Kast:
Yazan: Ariel Dorfman
Çeviren: Filiz Ofluoğlu
Yöneten: Nesrin Kazankaya
Dramaturgi: Şafak Eruyar
Sahne Tasarımı: Özkan Schulze
Işık Tasarımı: Yüksel Aymaz
Yönetmen Yrd.: Zeynep Özden
|
Oynayanlar:
Paulina: AYŞE LEBRİZ
Gerardo: DEVRİM NAS
Roberto: YETKİN DİKİNCİLER
|
|
Özet:
Oyun Şili'de demokrasiye geçiş dönemini konu alıyor. Yaşananları böylesi dönemlerin tipik 3 figürü ile sorguluyor: Kurban kadın, işkenceci doktor ve tüm zaaflarıyla demokrat, hukukçu bir koca. Hukukçu adamın, diktatörlük döneminde işlenen insanlık suçlarıyla ilgili kurulmuş komisyona seçildiği günün gecesi. Rastlantıyla eve gelen bir adam. Adamın sesi kadını geçmişin karanlık dehlizlerine sürükler. Onun, kendisine işkence yapan doktor olduğundan emindir. Artık kesintisiz bir sorgulama ve kaçınılmaz bir yüzleşme başlayacaktır.
|
Basın Bülteni:
İSTANBUL’DA YENI BIR TIYATRO AÇILIYOR: TİYATRO PERA
Tiyatro Pera’nın İlk Oyunu “Ölüm ve Kız”
Pera Güzel Sanatlar, Sıraselviler caddesinde açtığı “Tiyatro Pera” ile yeni bir oluşum başlatıyor. “Tiyatro Pera” yeni bir oluşum olmakla beraber, altı yıldır kurulu olan Pera Güzel Sanatlar Tiyatro Okulunun bir uzantısı. Okul etkinlikleri dışında, profesyonel bir tiyatro olarak bu yıl perdelerini açıyor.
“Tiyatro Pera”nın ilk oyunu “Ölüm ve Kız”. oyunu, 18.Ocak.2002 Cuma günü prömiyer yaptı. Şili’li yazar Ariel Dorfman’ın yazdığı, Filiz Ofluoğlu’nun çevirdiği, Nesrin Kazankaya’nın yönettiği oyunda, Ayşe Lebriz, Devrim Nas, Yetkin Dikinciler oynuyor. Sahne Tasarımı Özkan Schulze, Işık Tasarımı Daniel Holliger tarafından gerçekleştirildi.
Ariel Dorfman’ın, 1990’da kaleme aldığı oyun, Şili’de demokrasiye geçiş dönemini konu almakta. Şili faşizminde yaşananlar, böylesi dönemlerin tipik üç figürüyle sorgulanıyor oyunda. Kurban kadın, işkenceci doktor ve tüm zaaflarıyla demokrat hukukçu bir koca.
Oyun, hukukçu adamın diktatörlük döneminde işlenen insanlık suçlarıyla ilgili kurulan komisyona seçildiği günün gecesi başlar.Karısı geçmişte işkence görmüş bir kurbandır. Kadın, evlerine rastlantı sonucu gelen doktoru sesinden tanır. Ve onun için bu adam, kendisine işkence yapan doktorun ta kendisidir. Artık kesintisiz bir sorgulama ve kaçınılmaz bir yüzleşme başlayacaktır. Bu, geçmişin acılarını konuşmaksızın içlerine gömen karı koca için de, ilişkilerini sorgulayacakları bir süreçtir artık.
Demokrasiyi kurabilmek için, yaşananların varlığını kabul ederek geçmişle yüzleşmek, geçmişi sorgulamak. Oyunun çevresinde dolaştığı bu sorunsal tüm dünya uluslarını ilgilendiren bir evrensellik içermekte.
Oyun, aslen sergi salonu olan bir mekanda sehneleniyor. Seyir yeri de dekorun bir parçası. Böylece oyun ve seyir yerinin iç içe olduğu bir hacim tiyatro anlayışı ile seyirci olayın aktif katılımcısı durumunda.
Ariel Dorfman oyunu için şunları söylüyor: “1990 yılında Şili demokrasiye dönünce, ben de 17 yıllık sürgünden sonra ailemle birlikte Şili’ye döndüm. Pinochet hala Silahlı Kuvvetlerin başındaydı. Yeni hükümet, kargaşayı önlemek için Pinochet yanlılarını dışlamamaya özen gösteriyordu. Çünkü hala yargıda, senatoda, belediyelerde ve ekonomide önemli konumdaydılar. Hükümet, ölümle sonuçlanan insanlık suçlarını araştırmak için bir komisyon kurdu. Ama suçlular yargılanmayacak ve adları açıklanmayacaktı. Komisyonun güç görevini izlerken öykümün anahtarını buldum. Yargılama ve yüzleşme olayı, diktatörlükte değil, demokrasiye geçmekte olan bir ülkede yer alacaktı.Oyun kişilerim, nice Şilili gibi, açıklanamayan pek çok soruyu kendilerine soracaktı: İşkence edenlerle, işkence görenler aynı ülkede nasıl birlikte yaşarlar? Yaralar nasıl sarılır? Geçmişe tutsak olmadan, geçmiş nasıl canlı tutulur? Barış uğruna gerçek feda edilmeli mi? Demokrasiyi zedelemeden bu soruları nasıl göğüsleriz? Umarım oyunu izlerken, bu üç kişiden en çok hangisine benzediğimizi görebilir; ta uzaklardaki Şili’nin insanlarını gözlerken, onların acısını paylaşırken, belki de bilinçlenme dediğimiz o garip insanlık duygusuyla, bölünmüş dünyamıza bir köprü kurarız.”
|
Basından:
29 Ocak 2002, www.sokakta.com
Sokakta
Istanbul yeni bir tiyatro daha kazaniyor. Tiyatro Pera ilk oyunu “Ölüm ve Kiz” ile 18 Ocak’ta tiyatroseverlerle bulustu. Sili’li yazar Ariel Dorfman’in yazdigi, Filiz Ofluoglu’nun çevirdigi, Nesrin Kazankaya’nin yönettigi oyunda, Ayse Lebriz, Devrim Nas ve Yetkin Dikinciler rol aliyor. Oyunun sahne tasarimini ise tiyatroseverlerin yakindan tanidigi Özkan Schulze üstlenmis. “Ölüm ve Kiz”, sergi salonu olan bir mekanda oynandigi için sahne tasarimi ayri bir önem kazaniyor. Böylece oyun ve seyircileri iç içe geçiren bir tiyatro anlayisi olusturarak hem seyirci aktif kiliniyor, hem de tiyatroya yeni bir hacim kazandiriliyor.
Aslinda böyle bir anlatim yolu seçilmesinde oyunun yapisinin ve konusunun büyük etkisi var. “Ölüm ve Kiz”da bir ülkeden, bir ülkenin aci dolu geçmisinden yola çikarak, insanligin gesmisiyle nasil hesaplasacagi, geçmise tutsak olmadan yaralarini nasil saracagi, baskiyi, vahseti yaratanlarla bir arada nasil yasayacagi sorgulaniyor. Ariel Dorfman’in 1990’da Pinochet döneminin sona ermesinin ardindan Sili’ye döndükten sonra kaleme aldigi oyun, Sili’de demokrasiye geçis dönemini konu aliyor. Sili’de fasizm dönemini yasamis iskence görmüs bir kadin, tüm zaaflariyla demokrat bir koca ve iskenceci bir doktorun kendi kisisel ve siyasal tarihleriyle yüzlesmesi hikayeyi biçimlendiriyor.
Perdelerini “Ölüm ve Kiz” gibi siki bir oyunla açan Tiyatro Pera’nin, Sili’li insanlarin acisini paylasan sorgulamasina ortak olursaniz, hepimizin yasamiyla, yasadiklarimizla örülmüs evrensel bir sorunla karsi karsiya oldugumuzu içiniz aciyarak göreceksiniz.
sokakTA daha önce söz verdigi gibi sadece etkinlikleri tanitmayi degil katiliminizi saglamayi da hedefliyor. Tiyatro Pera’nin katkilariyla bu senenin en etkileyici oyunu “Ölüm ve Kiz”a iki adet çift kisilik davetiye veriyoruz. isterim@sokakta.com´a mail atin ve seçtiginiz bir tarihte oyuna davetlimiz olun.
7 Subat 2002, Milliyet, Ilgin Sönmez
Pisman oldugunu söyle
Tiyatro Pera, Ariel Dorfman imzali "Ölüm ve Kizöda kurban ve iskencecisi arasindaki siradisi ‘ask’ öyküsünü sahneye tasiyor.
Ariel Dorfman, 1992’de yayimlanan ve 1994’te Roman Polanski tarafindan beyaz perdeye uyarlanan "Ölüm ve Kizöda, Sili’deki 11 Eylül 1973 askeri darbesi ve Pinochet döneminde yasanan yasadisi katliam ve iskence döneminin izlerini üç farkli karakter üzerinden sürüyor. Kurbanlardan biri olan Paulina Escobar, yeni yönetimde adalet bakani olma yolunda ilerleyen kocasi Gerardo ve kritik bir anda yeniden karsilarina çikan iskenceci doktor Miranda araciligiyla ‘ismi geçmeyen bir üçüncü dünya ülkesindeki cunta sonrasi döneme tanik oluyoruz. Gerardo, itiraf edemese de yasananlari unutmak istiyor, politik kariyerinin devami için. Paulina ise yüzünü tanimadigi dehsetinin ‘bildik’ sesi ile baski ve vahset günlerine geri dönüyor. ‘Bunlari asla yasamadiniz’ modundaki Miranda ise eli silahli kaçik bir kadinin ‘magduru’nu oynuyor. Sözde itiraflar yapiyor ama o an bile pismanlik belirtmiyor. Hatta Gerardo ile isbirligi yaparak Paulina’yi ‘uyutmaya’ çalisiyorlar. Yönetmen Nesrin Kazankaya olaylarin geçtigi yer için yazarin aksine Sili demeyi uygun bulmus. "Ölüm ve Kiz"in Tiyatro Pera rejisi, bu yeni olusumun yasama bakis ve estetik tercihlerini somut biçimde ortaya koyarken, yabancilasma unsuru olmanin ötesinde bir kast problemi yasandigi da asikar. Paulina Escobar rolünde Ayse Lebriz, karakterinin katmanlarini, iskencecisi ile arasindaki cinsel gerilim, hatta ask unsuru da dahil olmak üzere olabildigince tutkuyla yorumladigi bir performans sergiliyor. Ancak temelde malzemesi bol oyuncular olan Yetkin Dikinciler ve Devrim Nas, canladirdiklari karakterleri her seyden önce gençlikleriyle ellerinden kaçiriveriyor. Yasanan kast sorunu, sözgelimi tema olarak ‘ölüm ve kiz’in, yani seks ve ölüm arasindaki karanlik, mahkum ve cellad arasindaki erotik bagin ortaya çikmasini sekteye ugratiyor. Yönetmenin ‘sade’ yorumu için fazla söze hacet yok. O kadar sade olmus ki, Schubert’in "Re Minör Quartet"i bile güme gitmis sanki. Dorfman’in ‘her seyden önce bir ask hikâyesi’ anlattigi da belli olmuyor. Dr. Miranda ‘sözde’ itirafinin akabinde kapiya dogru giderken, basindan beri uzlasmaktan yana olan Paulina arkasindan sesleniyor: "Yalnizca pisman oldugunu söyle doktor / Pinochet!"
23 Ocak 2002 Cumhuriyet, Oral Çalislar - Sıfır Noktası
Bu Oyunu Seyredin
Sili'deki askeri darbe sonrasinin acilarini anlatan ''Ölüm ve Kiz'' oyunu Tiyatro Pera'da sahneleniyor. Sili'li yazar Ariel Dorfman 'in Roman Polanski tarafindan sinemaya da uyarlanan oyunu, Türkiye'de daha önce de sahneye konmustu. Sigourney Weaver 'in basrolünü oynadigi ''Ölüm ve Kiz'' filmi etkileyiciydi.
Nesrin Kazankaya 'nin yönetmenligini yaptigi ''Ölüm ve Kiz'' oyununun ilk gösterimine giderken tereddütlüydüm. Sili'li yazar Ariel Dorfman'in bu oyunu film kadar çarpici olabilecek miydi?
Pauline Escobar, askeri yönetim döneminde iskence görmüs bir muhaliftir. Iskencede tam anlamiyla neler yasadigini esi Gerardo Escobar dahil hiç kimseye anlatamamistir. ''Ölüm ve Kiz'' Franz Schubert 'in bir bestesidir. Pauline'ye iskence eden kimligi bilinmeyen doktor da Schubert hayranidir, tipki Pauline gibi. Iskence boyunca bu beste Pauline'nin kulaklarinda çinlar.
O günden sonra, Pauline Escobar, ne zaman Schubert'in bu ünlü bestesini duysa fenalasir. Iskenceyi animsar. Pinochet sonrasi kurulan hükümetler, kayiplari arastirmak amaciyla ''Gerçeklik ve Uzlasma Komisyonu'' olustururlar. Komisyon, 1973-1990 yillari arasinda fasist diktatörlük dönemindeki kayiplari arastiracakti. Pauline'nin esi Gerardo, cumhurbaskani tarafindan bu komisyonun üyeligine atanir. Amaç, kayiplarin akibetini ortaya çikarmakti.
***
Pauline ise acilarina yol açan doktorla hesaplasmayi ister. Ölüler konusamaz ve kendilerine ne yapildigini anlatamazlar. Yasayanlarin hesaplasmasi onun için daha önemlidir. Kocasiyla bu nedenle tartisir. Sorusturmanin ölümlerle sinirli tutulmasina tepki gösterir. Bir tesadüf, iskencecisiyle Pauline'yi karsi karsiya getirir.
Ariel Dorfman, bu eserinde Pinochet dönemiyle yarim kalan hesaplasmayi gündeme getiriyor. Iskenceci ve katil Pinochet, hâlâ ordu içinde gücünü koruyor. Bu nedenle, geçmisle hesaplasma tam anlamiyla gerçeklesemiyor. Ordu, hesap sorulmasinin önüne engel olarak dikiliyor ve Pinochet'ye sahip çikiyor.
Dorfman, Pinochet'nin yaptiklari nedeniyle Ingiltere'de gözaltina alinmasi ve daha sonra Sili'de ev hapsine tutulmasi üzerine ona bir mektup yazar: ''Seni kimsenin sorgulayamayacagi bir yenilmezlik duvari arkasinda, yaptigin ve yapmakta oldugun her seyi savundun. Senin için bir yasa vardi, geri kalan vatandaslarin için bir baska yasa. 1988'de Sili halki seni reddettiginde ve 1990'da baskanligi biraktirdiginda, inanilmaz bir kurnazlikla, ülkeyi, yaptigin ya da söyledigin hiçbir sey için yanit vermen gerekmeyen bir 'geçis dönemi' ne mahkûm etme becerisini gösterdin... Bilmeni isterim General, ben ölüm cezasina inanmiyorum. Inandigim sey, insanin kurtulusudur. Senin bile General. Bu nedenle, yirmi bes yildir görmek istedigim sey -ve hâlâ bunun gerçeklesebilecegine inanmakta zorlaniyorum- ölmeden önce, o mavi gözlerinle, ogullarini ve kocalarini ve babalarini ve kardeslerini kaybettirdigin kadinlarin koyu ya da açik gözlerine tek tek bakman. Onlarin, verdigin bir emirle ya da gizli polisin engellemeyi seçmedigin bir 'eylemi' yle, yasamlarinin nasil örselenip paramparça oldugunu, yüzüne karsi söyleme sanslarinin olmasini istiyorum.''
***
Pauline Escobar rolünde Ayse Lebriz büyük bir oyunculuk sergiliyor. Korktugum basima gelmedi, oyunun sahneye konusundan sahne düzenine kadar her sey mükemmeldi. Roberto Miranda rolünde Yetkin Dikinciler , Gerardo Escobar rolünde Devrim Nas etkili bir gösteri sunuyorlar.
Oyun bittiginde, koltugumuzda çakilip kaldik. Her sey bizim yasadiklarimiza ne kadar benziyor. Nesrin Kazankaya'yi kutluyorum. Tiyatro Pera'nin tüm ekibini kutluyorum. Subat sonuna kadar Beyoglu Siraselviler üzerindeki Pera Sanatevi'nde her cuma, cumartesi, pazar aksamlari sergilenecek bu oyunu mutlaka izleyin. Zulmün ve direnisin evrensel diliyle karsilasacaksiniz.
Ariel Dorfman bu oyunu aciyla seyredenlere sunlari söylüyor: ''Eger 'Ölüm ve Kiz', seyredenlere aci veriyorsa, tek tesellim, benim onu yazarken ne kadar aci çektigimi, bu yolla tahmin edebilecek olmalaridir.''
4 Mayis 2002, Radikal, Hasan Anamur
Insanin Insana Yaptigi
Tiyatro Pera, Ariel Dorfman'in 'Ölüm ve Kiz'ini sahneliyor. Oyun, 1973'te, baskan Allende'nin, genelkurmay baskanligina atadigi general Pinochet tarafindan devrilmesi ve öldürtülmesinden sonra yasanan iskence ortamini, iskence görmüs bir kadinin çevresinde, son derece gerçekçi ve çarpici bir biçimde yansitiyor. Adini Schubert'in ünlü 'quartet'inden alan oyun, olayin geçtigi tarihten 15 yil önce iskenceye alinmis olan Paulina ile kocasi avukat Gerardo ve yeni tanistigi yardimsever doktor Roberto arasinda geçmektedir. Iskence travmasini hâlâ yasayan Paulina, doktorun önce sesinden, sonra da kokusundan onun kendisine defalarca elektrik vermis ve tecavüz etmis olan, bunu yaparken de sürekli 'Ölüm ve Kiz'i dinleyen iskenceci oldugunu anlar; kocasindan habersiz bir öç alma planini uygulamaya koyar.
Bunu yaparken kendisinin de, böylece, trajik bir belirsizlik ve kara mizah ortaminda bir iskenceciye dönüseceginin bilincine varmadan. Ancak Paulina ne katil olabilir ne de iskenceci. Onun istedigi tek sey, sonuçta, hepimizin umutsuz dilegidir, Dorfman'in da 1998'de Pinochet'ye yazdigi mektubunda bu kanli diktatörden istedigi ve bos yere bekledigi sey: Iskencecinin pisman oldugunu söylemesi, böylece insanlik degerlerinin taninmasi yolunda bir umut isigi dogmasi.
Gereksiz ayrintilardan arindirilmis
Gereksiz sayilabilecek tüm gelismelerden arindirilmis metin, seyirciyi iskencenin acimasiz gerçegiyle ve bu insanlik disi olgunun insan bedeni ve ruhu üzerinde yarattigi kalici travmalarla yüz yüze getiriyor. Bir 'insan'in bir baska 'insan'a öç alma, asagilama dürtüsünü tatmin ya da bir bilgiye ulasma amaciyla uyguladigi bedensel ve ruhsal aci çektirme süreci olan iskence gerçegiyle. 'Kaybolan insanlar' gerçegiyle. Yazarin dedigi gibi, 'insan'in tanik oldugu halde inanamadigi gerçeklerle. Dorfman bu insanlik suçunu isleyenlerin niteliklerini daha çarpici hale getirmek için iskencecisini bir doktor yapmis, Hipokrat yemini etmis bir doktor! Ariel Dorfman'in metni dogal olarak bir siyasal bildiri tasiyor, ancak bu yavan ve yüzeysel bir bildiri degil. Kisilerinin özel durumlarini çok yönlü ele alan ve psikolojik derinlikleri olan bir metin. Ayni zamanda da, ele aldigi özel durumu asarak, tüm dünyada insan haklari alaninda çatisan üç tarafi belirgin nitelikleriyle gözler önüne seriyor: Iskence gören, ancak bir türlü haklarini arayamayan bireyler; insan haklari ihlallerine ihtimal vermeyen, bu gerçekle karsilastiklarinda da sorunu somut kanitlar ve genel hukuk ilkeleri dogrultusunda degerlendirmek isteyen hukukçular; ve yeni kimlikleri ve dokunulmazliklari içinde çevremizde gönül rahatligiyla dolasan iskenceciler. Oyunu sahneye koyan Nesrin Kazankaya'nin çalismasindan oyunu her yönüyle iyi irdeledigi anlasiliyor, bunun sonucu olarak da gerekli gerilim her an canli tutuluyor. Bu basarida oyuncu kadrosunun da kuskusuz olaganüstü katkisi var: Paulina'yi canlandiran Ayse Lebriz (Afife 2002, En Iyi Kadin Oyuncu adayi); kocasi Gerardo'da iyi niyetli, ancak küçük dolaplar çevirebilen, zararsiz sandigi yalanlar söyleyen dürüst hukukçuyu oynayan Devrim Nas ile çifte kisiliklilerin kaypak, aldatmaci davranislarini ince ayrintilariyla veren, Paulina'yi bile neredeyse iskenceci olmadigina inandiracak beceride, yarattigi cinsel etkiye de güvenen doktoru canlandiran Yetkin Dikinciler. Bu kadro, oyunun mantigini iyi kavramis, iç dinamigini de gereken biçimde harekete geçirmis. Getirilebilecek tek elestiri oyunun, daralmislik duygusunu vermeyen çok genis bir alana yayilmis olmasi. Oyundaki sik sahne arasi karartmalarda verilen, denizin ortaya çikardigi, sonra örttügü tortulari akla getiren, ayni zamanda da çekilen sifon sesini animsatan ve oyunun bitisini hazirlayan su efekti simgesel özelligiyle içerigi ilginç bir biçimde vurguluyor. Sonunda da bir tür katarsis yasamis olan Paulina için "Yepyeni bir gün basliyor." Seyirci için de, çünkü seyirci, oyuna emegi geçenleri alkislamayi oyun bittikten epey sonra hatirliyor. Bu da 'Ölüm ve Kiz'in biraktigi derin etkinin bir kaniti. Tiyatro Pera'yi ayrica hazirlamis olduklari kapsamli oyun kitapçigi için de kutlamak gerek.
12 Mart 2002 Cumhuriyet, Dikmen Gürün - Tiyatro Dünyasından
Tiyatro Pera'dan 'Ölüm ve Kiz'
"Benim için bellek, degismez takintilardir. Insanlik suçu isleyenlere, yapilanlari unutanlara, görmezden gelenlere, yok sayanlara, yeryüzünden silip atmaya çalisanlara karsi savas verenlerle çok sik birlikte oluyorum... Ama ben onlarin sesi degilim. Ben yalnizca o seslere, onlarin bellegine bir alan açiyor; onlar için bir köprü olusturuyorum." Sili, fasist yönetime direnen insanlarin acimasizca susturuldugu bir ülke. 1990'da, Pinochet döneminde insan haklari ihlallerini sorusturmak için kurulan ''Gerçeklik Komisyonu'' raporuna göre 1973-1990 yillari arasinda sadece Santiago'daki iskence merkezleri sayisi on yedi olarak saptanmis, binlerce kisinin iskence gördügü, öldürüldügü ve bazilarinin cesetlerinin bulunamadigi ortaya çikmistir. Bugün hâlâ Pinochet'nin, döneminin hesabini vermek üzere yargi önüne çikmasi engellenmektedir.
Ariel Dortman 'in 1992'de yayimlanan ve ayni yil Istanbul Devlet Tiyatrosu repertuvarina alinmis olan ''Ölüm ve Kiz'' adli oyunu Sili'nin demokrasiye geçis döneminden bir kesittir. Bu kesit, bir yandan devlet terörü ve siddet olgusunu islerken öte yandan da bireysel terörü ve bireyin iç hesaplasmasini gündeme getirir. Fasizmin farki boyutlariyla sarmalanmis bir dünyada Dortman'in yapitini bugünde Tiyatro Pera'dan izliyoruz.
Çeliskilerle dolu bir kisilik
Gerardo, Paulina ve Roberto açilari çakismayan bir üçgenin parçasidir. Genç bir avukat olan Gerardo Escobar insan haklari ihlallerini sorgulayacak Gerçeklik Komisyonu'na seçilmistir. Belki de hiçbir zaman esi Paulina kadar güçlü olmadigi için cunta döneminde tutuklanmamis, içeri girmemistir. Paulina'yi, doktor Roberto Miranda ortaya çikana dek, biraz da uzaktan çaresizlikle, doktorla bulusma gerçeklestigi noktadan itibaren de kuskuyla, saskinlikla gözlemlerken duydugu endisenin temelinde yatan Komisyon'daki görevini kaybetmek korkusudur. Bir yanda sevdigi bir kadin, öte yanda ona siyasetin kapilarini açacak olan önemli bir görev vardir, ama iç dünyasinda görevden öte mevki tutkusu agir basmaktadir. Bu çeliskilerin alti Devrim Nas 'in yorumunda çiziliyor.
Paulina Escobar, siyasi tavrindan ödün vermemis, inandigi dogrulari sonuna kadar savundugu için iskence görmüstür.
Sag kalmis olmasi, Gerardo'nun düsündügü gibi, onun sansli oldugunun göstergesi degildir. Genç kadinin tutkuya dönüsen tek istegi, bugün hayatta kalanlarin düzenle hesaplasacaklari hukuk sisteminin islerlik kazanmasidir. Bellegi sanki onun hayat bagidir. Bu nedenle bir rastlanti sonucu Roberto'yu eline geçirdigi anda onu öldürmek yerine sorgulama yoluna gider. Intikam duygularinin mantik sinirlarini zorladigi anlarda içine düstügü ikilemden yine bellegiyle hesaplasarak çikar Paulina. Ayse Lebriz 'in çok yönlü ve etkileyici yorumunda kadinin dünü ve bugünü, korkuyu ve aciyi, ürkekligi ve saldirganligi ayni anda yasadigi belirlenirken onun sanki bu sorgulama süreci sonunda ikilemlerden arinarak kendi bedeni ve akliyla dingin bir bulusma gerçeklestirdigi gerçegi yakalanir. Bir daha geriye dönüp bakmamak üzere, odadan, odalardan, evden çikip gitmesi yönetmen Nesrin Kazankaya 'nin yorumuyla örtüsen anlamlar tasir.
Müzik/metin iliskisi
Roberto Miranda genç kadina iskence eden, bundan adeta cinsel bir haz alan doktordur. Genç kadinin zihninde yer eden ses, doktorun sesiyle adeta iç içe geçmis olan Schubert 'in ''Ölüm ve Kiz'' bestesidir. Bu kez, farkli düzlemde bir bellek-gerçek bulusmasidir söz konusu olan. Kadinin üstünde her tür siddeti denerken dinledigi müzik; tensel temasi, tecavüzü, iskenceyi animsatan müzik kadin gibi onu da gerilere götürecektir. Cuntanin iskenceci doktoru, demokrasiye geçis döneminde ellerini yikamis ve yeni bir kimlikle karismistir yasama. Bu açidan bakildiginda daha ilk andan itibaren bir çeliskiler yumagi serilir ortaya. Geçmisle hesaplasma ne denli gerçeklesebilecektir? Roberto'nun sogukkanliliginin zamanla korkuya dönüsmesi, direncinin giderek kirilmasi sanki Schubert'in müziginde kimliklerin yer degistirdigi bir zamanlamadir. Ama, bu degisimleri yasarken de iskence yaparken oldugu denli kontrollüdür. Yetkin Dikinciler' in yorumunda bu inis çikislar gözlemleniyor.
Nesrin Kazankaya'nin, ''yüzlesme'' , ''hesaplasma'' , ''bellek'' temalarinin altini belirgin bir biçimde çizerek yorumladigi ''Ölüm ve Kiz'' ayni zamanda sürükleyici bir çalisma olarak bulusuyor izleyiciyle.Hiç düsmeyen gerilimizleyiciyi bir sorgulama ortami içine çekiyor. Bu çift yönlü bir sorgulama olarak belirleniyor;sistemin ve bireyin sorgulanmasi. Özkan Schulze 'nin sahne tasarimi ve Daniel Holliger 'in isik düzeni metindeki karabasan olgusuyla örtüserek Tiyatro Pera'da izledigimiz bu ciddi çalismayi destekliyor. Ariel Dortman'in 1992'de yayimlanan ve ayni yil Istanbul Devlet Tiyatrosu repertuvarina alinmis olan ''Ölüm ve Kiz'' adli oyunu Sili'nin demokrasiye geçis döneminden bir kesittir. Bu kesit, bir yandan devlet terörü ve siddet olgusunu islerken öte yandan da bireysel terörü ve bireyin iç hesaplasmasini gündeme getirir.
|
Broşürden:
Yönetmenin Önsözü
TIYATRO PERA ile “ÖLÜM ve KIZ”
Yeni bir yüzyil 21.yüzyil, geçen yüzyilin tüm sikintilarini, acilarini, bir kader gibi insanlik tarihine damgasini vuran insanlik suçu ayibini üstlenerek basladi. Peki nasil asilacak, insana dair özlenenler nasil gerçeklesecek? Öncelikle “yüzlesmek” gerek. Olanlarla, bir daha yinelenmesi istenmeyen her seyle ve yapilacak olanlarla ve yaptiklarimizla ve ve sonucundan dogrudan ya da dolayli sorumlu olduklarimizla yüzlesmek. Olusum sorumlulugunu ve onurunu üstlendigimiz 21.yüzyilda, herkesin kendi uzmanlik alaninda bunu gerçeklestirmesi gerek.
“Ölüm ve Kiz” oyunu, tiyatroda bu derdimizi ifade etmenin, meslegimiz isterlerini, tiyatro sanatinin öncülügünü unutmadan dile getirebilmenin metniydi bizim için. Ve yeni bir tiyatronun ilk oyunu olarak yasama bakisimizi ve estetik tercihlerimizi de net bir biçimde belirtecekti. Iskence görmek, insanin tüm varligiyla çektigi acilar, insan onurunun zedelenmesi, iskence yapanla yüzlesmeyle nasil asilabilir? Kisasa kisas? Geçmisle yüzlesmek, olanlarin varligini kabul ederek asabilmenin tek yolu. Geçmisin sorgulanmasi, yok sayilmamasi, tüm ülkelerin sorunu. Ve toplum yasaminda en önemli süreçler ‘geçis dönemleri’. Kendi tarihinden bilinçli ya da bilinçsiz kaçis, geçis dönemlerini karabasan haline dönüstürüyor. Ve o çok özledigimiz, kurmak için olaganüstü çaba gösterdigimiz demokrasi kirilgan oluyor, elimizde kaliyor. Bu oyunla belki de yanitlardan minik de olsa bir tanesini verebilme inancindayiz.
Tiyatrolarin kapandigi ülkemizde yeni bir tiyatro açmanin, en alçak gönüllü ifadesiyle büyük bir “cesaret” oldugu bir gerçek. ‘Tiyatro Pera’ yeni bir olusum olmakla beraber, 6 yildir kurulu olan Pera Güzel Sanatlar Tiyatro Okulunun bir uzantisi. Okul etkinlikleri disinda, profesyonel bir tiyatro olarak bu yil perdelerini açiyor. Bu ‘cesaret’in içinde ve ardinda, pek çok insan var. Pera Güzel Sanatlar Okulunun kurucusu Sabahattin Özbakir, Fatma Özbakir; grafik tasarimcisi, özgün yaraticiligiyla varolusumuza büyük katkida bulunan, dostum Esen Karol, ögrencilerim ve tiyatro insani arkadaslarim bu tiyatronun yapi taslaridir.
Tiyatro Pera’nin da içinde yer aldigi Türk tiyatro sanatinin özgül agirligini duyumsatacagi, özgür ve yaratici bir ortamda kimliigini pekistirecegi aydinlik bir yeni yüzyil umuduyla.
Nesrin Kazankaya / Tiyatro Pera Sanat Yönetmeni
Mitolojiden Edebiyata Edebiyattan Müzige Ölüm ve Kiz
Eger “Ölüm ve Kiz” seyredenlere aci veriyorsa, tek tesellim, benim onu yazarken ne kadar aci çektigimi bu yolla tahmin edebilecek olmalaridir. Ve hatirlatmam gerekir ki, bu herseyden önce bir ask öyküsüdür. ( Ariel Dorfman )
‘Ölüm ve Kiz’ temasinin çok yönlü bir geçmisi vardir. Kaynagini çok eski mitolojik geleneklerden alir: Antik Yunanda , Persefone’nin yeralti tanrisi Hades tarafindan kaçirilmasi ilk örnegidir. Genç tanriça perileriyle birlikte çiçek toplarken, çok güzel bir nergis görür ve onu koparir. O anda yer yarilir, Hades yeryüzüne çikar ve Persefone’yi kaçirir.
Bu eski öykü, 15.yy sonlarinda yeni bir biçim alir ve Rönesans Almanya’sinda doruga varacak olan ‘Ölüm ve Kiz’ temasi böylece ortaya çikmis olur. Ölüm dansi imaji daha önceleri de, resimlerde hep zarif bir bayan ya da güzel bir bakire ile birlikte görüntülenmistir. Ancak henüz erotizm söz konusu degildir. “Ölüm ve Kiz” temasinin gelisimiyle birlikte , insanlar, seks ve ölüm arasinda karanlik ve gizil bir iliski oldugunu kesfederler. Zamanla genç kiz figürü, artik bir dans partneri olarak degil, giderek artan bir erotizmle yansitilir. Ölüm çogunlukla bir iskelet olarak resmedilir ve seksüel bir saldirganligi temsil eder. Erotizm, ask ve vazgeçilmez bir tutku, “Ölüm ve Kiz” temasini resimlerden edebiyata tasimistir.
18.yy’da sair Matthias Claudius’un yazdigi “Ölüm ve Kiz” siiri, bu temanin ruhsal ve tensel karmasasini dile getirmektedir.
Ölüm ve Kız
Genç Kız: Uzaklas ah, uzaklaş!
Ölüm: Ver elini, ver güzel yaratık!
Genç Kız: Git, vahşi iskelet!
Ölüm: Ben dostunum, zarar vermem korkma.
Genç Kız: Daha gencim, dokunma!
Ölüm: Mutluluk bekliyor seni kollarımda.
Genç Kız: Ah, sakın dokunma.
Ölüm: Huzurla uyu.
“Ölüm ve Kiz” temasi 19.yy’da, gelmis geçmis en duyarli besteci ve sarki yazari olarak kabul edilen Franz Schubert tarafindan kullanilarak müzikteki yerini almistir. Arnold Schönberg’in “ Liedleri, müzikleriyle, hiç tanimadigim bir siiri, sözle anlatimdan çok daha kalici ve çarpici bir biçimde ortaya koyuyor.” diye tanimladigi Schubert, “Ölüm ve Kiz” adini verdigi bir Quartet ve sözlerini Matthias Claudius’un siirinden aldigi, ayni adli bir “lied” bestelemistir. Re minör Quartet ana temasini, siirdeki genç bir kizla, ölüm arasinda geçen ikili konusmadan almistir. Bir yanda ölüm korkusuyla titreyen genç kiz, öte yandan ölümün arkadasça tinlayan sakin sesi, kemanin figüratif pasajlariyla, son derece çarpici bir anlatima ulasir. Müzikal tema en çok sakinligiyle seçkinlesir. Ölüm ve Yasam arasindaki çeliskiyi, inanilmaz gerilimlerle ortaya koyan 1.bölümün ardindan, mekani, kisiyi rahatlatan yumusak ezgilerin olusturdugu 2.bölüm gelir. Schubert’in zarif anlatimiyla hissedilen yasam sevinci, scherzo ve onu izleyen trionun ana konusudur. Son bölüm Presto-Finale’de, Ölüm ve Yasam arasindaki çatiski ve tutkulu çekim alani güçlü bir sekilde vurgulanir.
Ariel Dorfman yazdigi oyunla bu temayi 20.yy’a tasimistir.
Ariel Dorfman'dan
Pismanlik
* Eger General Pinochet bize biraz pisman oldugunu göstermis olsaydi; eger kayiplarimizin cesetlerinin yerini bulmamizda bize biraz yardim etmis olsaydi; o zaman belki “yeter” diyebilirdik.
Ama o çok farkli bir davranis sergiledi. Bu sanki, Hitler’in geri dönüp
“ Bütün o Yahudileri yaktigima çok memnunum! Bunu haketmislerdi!” demesi gibiydi.
* Pismanlik söz konusu olmadan nasil gerçek bir baris ve uzlasmadan söz edebiliriz? Sili’de ne generaller ne de destekçileri pismanlik duyuyor. Gerçeklik Komisyonu manevi bir süreci herekete geçirebilir ama maneviyat hüküm veremez.
Ve Pinochet 1998 yilinda söyle diyordu: “Kimseden özür dilemiyorum. Cunta döneminde yalnizca teröristler ortadan kayboldu. Ayrintilari sormayin, cevap veremem. Ordunun insan haklarini ihlal ettigi söyleniyor. Bunlar Marksistlerin agzini sulandiran iftiralardir. Cunta dönemi memlekette haberim olmadan yaprak bile kipirdamazdi.”
* Fasistler askeri yönetim yillarini nostaljiyle aniyorlar. Kendilerinin iyi olduklarina, hatta iyiden de öte olduklarina inaniyorlar. Ülkelerini, kendi ülkelerini, ilk adimda kendilerine, ancak üçüncü ya da dördüncü adimda diger Silililere ait olabilecek ülkelerini korumak için geri dönmeye, ceza vermeye, gerekirse öldürmeye and içmisler.
Bu anlayisin degismesi yillara, jenerasyonlara mal olacak. Bunun için, Sili’nin eski iyi derebeylerinin, diger Silililere ne denli aci çektirdiklerini anlamalari ve kendilerini bir sihirle gerçek demokratlara dönüstürmeleri gerekmekte.
Uzlasma
* “Ölüm ve Kiz”daki iki karakter, birlikte var olurlar. Birlikte yasarlar, çünkü baska seçenekleri yoktur. Iste Sili’deki durum da bu. Paulina, kendine iskence etmis ve irzina geçmis olan doktoru özel olarak yargilayacak kadar güçlüdür. Oysa Sili’de bir pakt imzalandi. General Pinochet yargilanmayacak. Ve bunun sonucunda o, senatoda oturmayi sürdürecek.
* Bu adamin gölgesinin benim ve ülkemin yasamini nasil etkiledigine bakiyorum. Yaptiklari, gözümün önünde öldürülen insanlar. Bunlari unutamiyorum; geçmis yok edilemiyor. Ne yazik ki bu geçmisin sorumlusu General Pinochet uzlasma yapmak istemiyor. Biz hepimiz uzlasmadan yanayiz: “Yalnizca pisman oldugunu söyle General!”
* General Pinochet Ingiltere’ye gezmeye, Mrs.Thatcher ile çay içmeye ve sirt agrilarini bir doktora göstermeye gitmis olmamali. Çünkü o uluslararasi bir suçlu. Demokrasiye geçis sürecinin bir ara artik tamamlanmasi gerekir. Kurban olmayanlar, kaybolmamis, iskence görmemis, sürgüne gönderilmemis olanlar için, hersey çok basit. “Neden biraz çenenizi kapamiyorsunuz, biz de su isleri bir yoluna koyalim!” demek çok kolay. Ama isleri halletmenin yolu kesinlikle bu degil.
Bellek ve Gerçek
* Benim için bellek, degismez takintilardir. Insanlik suçu isleyenlere, yapilanlari unutanlara, görmezden gelenlere, yok sayanlara, yeryüzünden silip atmaya çalisanlara karsi savas veren insanlarla çok sik birlikte oluyorum. Bunun en uç örnegi “Ölüm ve Kiz” oyunumdaki iskence gören kadin ve “Dullar”daki kayip vakasidir. Bu öyküler bir sekilde ifade bulur; sesler bir sekilde yükselir. Ama ben onlarin sesi degilim. Ben yalnizca o seslere, onlarin bellegine bir alan açiyor; onlar için bir köprü olusturuyorum.
* Iskence edenlerle, iskence edilenler ayni ülkede birlikte nasil yasayabilir? Baski altinda ezilen bir ülkede, insanlar korktugu sürece, yaralar nasil sarilir? Yalancilik yerlesince, gerçege nasil ulasilir? Geçmise tutsak olmadan, geçmisi nasil canli tutabiliriz? Gelecekte yinelenmesi riskini göze almadan, geçmisi nasil unutabiliriz? Baris ugruna gerçegi feda etmek mesru mudur?
* Sorun, insanlarin bize yapilanlari unutmak istemeleri. Baskiyi ve vahseti unutmak.
“Gerçeklik Komisyonlari” önemlidir. Çünkü bazi gerçekleri kamuya sunarak, resmi tarihe girmesini sagladilar. Cuntayi ayakta tutan su yalandi: “Bunlari asla yasamadiniz.”
Iste bunun için birilerinin öncülük edip, “evet, bütün bunlar oldu” demesi gerekir:
Sili, Bolivya ve Güney Afrika’daki, demokrasiye geçis süreclerinde, insanlarin unutmak istemelerinin degisik nedenleri var. Ama genelde söylemleri ayni: “ Geçmisi desmeyi sürdürürsek, geçmis bizi yokedecek. Önümüzde bir gelecek var; bu sayfayi çevirelim, unutalim ve herseye yeniden baslayalim.” Bu, ülkenin gidisi konusunda bir concensus olusturma niyetidir ama ayni zamanda unutmak istemeyenleri dislamak anlamina gelir. Ama çatismanin gerçek oldugu yerde ancak üstünü örtebilirsiniz, yok edemezsiniz. Üstü örtülen sey er geç gelip sizi bulur; hayallerden, geçmisten, insan ruhundan, “unutma!” diyen tarihten. Sili’de seçilmis yeni demokratik liderler, geçmisin acisini yok sayarak, parçalanmis bir ulusu bir araya getirmenin mümkün olamayacagini göremiyorlar.
* Ben yapitlarimi, aktif bir insan haklari savunucusu olarak yazmiyorum. “Ölüm ve Kiz”i izledigi için birilerinin iskence yapmaktan vazgeçecegini ya da “Dullar” oyununun, insanlari yoketmis olan birilerine, “Size cesetlerin nerede oldugunu söyleyecegim, çünkü Dullar’i izledim ve artik aniden vicdan azabim var.” dedirtecegini düsünmüyorum.
* Sembolik ceza önemli. Bana ve sevdiklerime korkunç seyler yapmis olanlar gelip bagislanmayi dileseler ve “ Bunu bir daha size asla yapmayacagim. Olanlardan gerçekten çok üzgünüm.” deseler, mutlu olurdum. Ama bu gerçeklesmedigine göre, onlarin adalet önüne çikarilmasini istiyorum , gerçegin pesinde olan bir adaletin.
Tarih ve Yüzlesme
* Yazar olmaya, Berkeley’de ögrenciyken, Avrupa’ya giden bir gemide Thomas Mann’la tanistiktan sonra karar verdim.
* ABD’de meditasyon ve öz disiplin hedefli karate ögrenmistim. Fakat sonra bunu Santiago sokaklarinda fasistlerle dövüsmek için kullandim.
* 11.Eylül.1973, yasamimda herseyin degistigi, su anki kimligimi olusturan bir tarih. Geçen yirmibes yil bana bir perspektif kazandirdi. Neden sürgündeydim? Neden uzaktaydim? Neden konusmayacagima yemin ettigim halde, hala Ingilizce konusuyordum? Tüm bunlarin yaniti darbenin gerçekliginde, uzaklastirilmis olmamin gerçekliginde aranmali . Yasam beni bagisladi. Tarih beni bagisladi. Vahset yanimdan geçip gitti. Ölüm beni almamaya karar verdi. Baskanlik Sarayi La Moneda’da Allende ile birlikte olmam gerekirdi. Ölümden kaçarken, ülkemden de kaçmak zorunda kaldim. Sürgün edildim ve su anki kimligimi kazandim.
* O kader gününde La Moneda’da olmamamin ardinda, birbirinden bagimsiz bir dizi mucize vardi. Yakin arkadaslarimdan birinin yerine, benim baskanlik sarayinda olmam gerekiyordu. O benim yerime öldü. Yalnizca bir rastlanti. Ulusal televizyon için hazirladigim bir çizgi film karakteri üzerine çalistigim için o sabah saraya gitmemistim. Daha sonra bir seyin farkina vardim: Biri beni aramis olmaliydi.
Acil durumda çagrilacak kisilerin bir listesi vardi. Ama beni kimse aramadi. O sabah uyumama izin vermislerdi. Bunu hiç anlayamadim. Üç yil sonra , listeden sorumlu arkadasim, o gün orada olmayisimin asil nedeni Fernando Flores’le karsilastim. Listeden adimi çizmis. Neden diye sordugumda, söyle dedi: “ Öyküyü anlatabilmek için birinin yasamasi gerekirdi.”
Ben anlatici olmustum. Yirmibes yili Sili’nin öyküsünü anlatarak geçirdim.
* Ülkeme geri dönerken bu kez farkli olacak dedim kendi kendime: Bunca yildir ilk kez onun soludugu havayi solumak zorunda kalmayacagim. Ilk kez General orada olmayacak. Bunu bir dua gibi tekrarladim. Sanki bu, ülkemin Augusto Pinochet adini bile bilmedigi, özgür günlerine dönmenin bir yoluymus gibi. Ancak Sili’de beni sasirtici bir paradoksun bekledigini gördüm. General Pinochet daha önce hiç olmadigi kadar bu ülkedeydi. Simdi, Londra’da tutukluyken, fiziksel olarak burada degilken, var olusumuzun her noktasindaydi. General Pinochet bu ülkenin sanrisi haline gelmisti. Resimleri bayraklarla donatilmis binlerce pencereden beni izliyor;
“Sili’de yüzyilin en önemli insani” olarak yeraldigi gazetelerden gözlerini dikip pesimi birakmiyor; adi tüm duvarlari kapliyor; davasi dillerden düsmüyor; herkes Pinochet’nin gelecegini kendi gelecegi gibi, evrende baska bir konu kalmamiscasina tartisiyordu.
* Kentin merkezinde rengarenk karnaval giysileriyle, boyali yüzleriyle dansederek, insanlari üniversitenin tiyatro festivaline çagiran gençleri gördüm. Yasam sevinçleri, sevindirdi beni.
Biraz ötede, ayni caddede yavas ve agirbasli yürüyen, kaybedilen insanlarin annelerini, kizlarini ve dul kalmis eslerini gördüm. Yumruklari sikili, kaybettikleri yakinlarinin resimleri giysilerine igneli, alçak sesle sarki söyleyerek caddeden asagi yürüyorlardi. Bu renkli üniversite gençlerinin nesesiyle, unutmayan o kadinlarin dayanilmaz acisi arasinda cehennemi bir uçurum vardi.
Orta yasli bir kadinla kimlik bulan üçüncü bir Sili’nin varligi, bu uçurumu iyice derinlestiriyordu. Kadin beni ittirdi ve öfkeyle söylendi: “Pis komünistler! Yalanci alçaklar! Mentirosos! Bunlarin topunu gebertmeliydik!”
Bunlar, anayurtlarinin kurtaricisi, serbest piyasa ekonomisinin yaraticisi Pinochet’nin yandaslariydi. Sayilari çoktu ve hala insanlari etkiliyorlardi.
Toplumdaki bu kriz, demokrasiye geçisin ne denli kirilgan olabilecegini açiga vuruyordu ve ayni zamanda bu sürecin nasil güvenli olabilecegini test etmemizi de saglayacakti.
* 1990 yilinda seçimle isbasina gelen Cumhurbaskani Patricio Aylwin, ölümle sonuçlanan insanlik suçlarini arastiracak bir komisyon kurdu. Ancak suçlular yargilanmayacak ve adlari açiklanmayacakti. Bu yarali bir ülkenin sagaltimi için önemli bir adimdi. Cumhurbaskani, geçmisin dehsetini tümden gömmek isteyenlerle, gerçegin tüm çiplakligiyla sergilenmesini isteyenler arasinda bir orta yol bulmak istiyordu.
* Demokrasiye geçiste pek çok Silili, ugradigi iskence ve dehsetin acisini yasarken, baska Silililer de suçlari aciklanacak mi diye korkuyla bekliyor.
* Dünyadaki pek çok rejimi kirleten, vahsetin en ekstrem biçimi olan mahkumlarin ‘kaybedilmesi’nin, bir bumerang oldugu artik kanitlanmistir.
Diktatörlere Bir Uyari
* Milosevic acaba Pinochet tutuklandiginda korkudan titredi mi? Eger degilse, simdi tüm despotlar gibi onun da titremesi gerekir. Pinochet ve Milosevic’in sürmekte olan davalari, ulusal ve uluslararasi düzlemde adaletin engellenmeyip, en azindan arandigini kanitliyor. Çok yakinlarda bir yerde, bugün ya da yarin bir baska despot bu davalari izleyecek ve belki gene de kendine söyle söyleyecektir: “Sonuna kadar dayanacagim. Bu benim basima gelmeyecek. Ben yenilmezim.”
Bu despota, hakli oldugunu söylemek ve onu iktidardan uzaklastirabilmek için alay edercesine sonsuz bir dokunulmazlik sözü vermek yerine; uluslararasi kuruluslarin bir kenarda oturup kalmayacaklarini, geçmisin acilarini unutturmayacaklarini duyurabilmek zorundayiz. Onu, Milosevic’in kirik aynasina ve Pinochet’nin ölüm saçan cani gözlerine bakmaya ve ilk ve son kez kendi gelecegini görmeye davet etmeliyiz.
Sili Halkinin Yakin Tarihi
12.Subat.1818 Sili’de Ispanyol sömürgesine karsi bagimsizlik ilan edildi. Devlet Kilise çatismasi Liberal kanadi olusturdu. Liberal Muhafazakar Ittifakina Radikallerinden de katilimiyla , kiliseye karsi büyük bir güç olustu.
1860 Liberal Cumhuriyet Dönemi.
1860-1870 Ingiltere ile ekonomik iliskiler artti. Sili,kömür ve gümüsün yanisira, dünyanin en büyük bakir üreticisi konumuna geldi. Sili’de ödemeler dengesindeki açik giderek büyüyordu. Açigi kapatmak için Bolivya ve Peru sinirindaki, nitrat madenlerini kullanmayi deneyen Sili hükümeti, sinirlar yüzünden bu iki ülkeyle savasa girdi.
1879-1884 Pasifik savasina Ingiltere, Fransa, Almanya ve ABD de katildi. Sili savasi kazandi ancak ekonomisi iyice zayifladi.
1886-1891 Iç savas basladi. Baskan Balmaceda’nin maden yataklarinin gelirlerini devlete aktarma girisimleri, oligarsinin sert tepkisiyle karsilasti. Balmaceda’nin baskanlik sarayinda intihar edisiyle iç savas sona erdi.
1891 Parlamenter demokrasiye geçildi.
1891-1920 Yeni siyasal partiler kuruldu. Yönetimin toplumsal ve ekonomik sorunlariçözmekte yetersiz kalisi, ülkede sol partilerin hizla radikallesmesine yol açti. Ekonomik kriz ve yüksek enflasyon basladi. Orta siniftaki hosnutsuzluk askerlere de siçradi. Salvador Gossens Allende 26.Temmuz.1908’de Valparaiso’da, varlikli bir aileden, hukukçu bir babanin oglu olarak dünyaya geldi.
5.Eylül.1924 Pek çok reform yasasi sirada beklerken, mecliste senatörlerin maas artisinin görüsülmesi üzerine , ordu hükümete bir ültimatom verdi: Üç gün içinde 16 sosyal reform yasasi parlamentodan geçti. Hükümet baskani Arturo Alessendri Palma istifa etti.
1926 Allende Santiago’da Sili Üniversitesinde tip ögrenimine basladi. Üniversite yillarinda marksizme yönelip, yogun siyasal etkinliklerde bulundu.
1925 Ordunun destegi ile Palma iktidara geri geldi. Yeni bir anayasa ile parlamenter demokrasiden tekrar baskanlik sistemine dönüldü. 10 yil süren ekonomik bunalim dönemi basladi.
1927 General Carlos Ibanes del Campo’nun dikta rejimi döneminde reform hareketi basladi. Nitrat madenleri devletlestirildi. Yeni sanayi alanlari yaratildi.
1929 Dünya ekonomik bunalimi, nitrat ve bakir ihracatini büyük oranda düsürerek, Sili ekonomisini sarsti.
1931 Ekonomik kriz, Campo’nun dikta rejimine son verdi. Bir sivil- asker koalisyonunun olusturdugu sosyalist yönetim iktidara geldi.
1932 Allende tip fakültesinden mezun oldu.
1932-1938 Seçimlerle bir kez daha baskanligi üstlenen Palma, anayasal yönetime dönülmesini sagladi. Bu dönem, ekonomik bunalimin ve toplumsal huzursuzlugun bir ölçüde azaldigi bir dönem oldu.
1933 Allende bir çok devrimci örgüt ve grubun birlesmesinden olusan Sosyalist Partinin kurulusuna katildi.
1934 Allende siyasetle beraber toplum hekimi olarak mesleki etkinlerini de sürdürdü. Ulusal saglik sisteminin örgütlenmesine iliskin bir kitabi yayinlandi.
1937 Allende Senatoya seçildi.
1938 Sosyalist, Komünist ve Radikal partilerden olusan sol koalisyon, baskanlik seçimini kazandi. Bu tarih ayni zamanda, Sili demokratik geleneginin dogusu oldu. Yönetim, ordu etkisinden yalitilmis bir parlamenter rejimin olusumunu sagladi. Baskan Pedro Aguire Cerda’nin programinda öncelikle, sanayi üretimi ve tarim reformu yer aliyordu. Ikinci Dünya Savasinin yol açtigi dis sorunlar yüzünden program basariya ulasamadi.
1939-1942 Allende, Senato baskani Pedro Aguirre Cerda’nin Komünist, Sosyalist ve Radikal partilerden olusan “Halk Birligi” hükümetinde saglik bakani olarak görev aldi. Bu görevi sirasinda, ülkenin toplumsal saglik hizmeti agini olusturdu. Isçi ve ana-çocuk sagligina iliskin bir dizi yasa hazirladi. Sili’nin toplumsal tip sorunlarini inceledigi ikinci kitabini yayinladi.
1942 Ariel Dorfman 6.Mayis’ta Arjantin’in Buenos Aires kentinde dogdu.
1943 Allende Sosyalist Partinin Genel Sekreterligine seçildi.
1945 Savas sonrasi bakir madenine uluslararasi talebin artmasiyla, Sili’de sanayi üretimi ivme kazandi. Dorfman ailesi Arjantin fasist rejiminden kaçip, NewYork’a yerlesti.
1946-1952 Radikal parti baskani Gabriel Gonzales Videla, seçimi kazandi.
1948’de yürürlüge giren “Demokrasiyi Savunma” yasasi, komünist partisini yasa disi ilan etti ve parti üyeleri tutuklandi. ABD’nin Sili’deki yatirimlari artti. Sanayideki canlanmaya karsin, reformlarin basarisizligi, liberallerin ve muhafazakarlarin güçlenmesine yol açti. Gelir dagilimindaki bozukluk yoksullarin daha da yoksullasmasina yol açti.
1949’da kadinlara oy hakki verildi.
1952 Köklü reform vaadleriyle , eski diktatör general Campo baskanlik seçimleri kazanip iktidara geldi. Allende baskanlik seçimlerine ilk kez bu yil Sosyalist Partinin adayi olarak katildi. Dört adayin yaristigi seçimlerde sonuncu oldu. Allende Komünist Parti yasaginin kaldirilmasi ve tüm siyasal tutuklularin affi için yogun bir mücadele verdi.
1954 Dorfman ailesi bu kez Mc Carthy’nin anti komünist baskisindan kaçip Sili’ye yerlesti.
1958 Komünistparti yasallasti ve seçimlerde oylarin %11.7’sini kazandi. Allende sosyalistlerin ve yasallasmis komünistlerin destegiyle ikinci kez baskanlik seçimlerine katildi ve ikinci oldu.
1964 Sol tehlikesine karsi birlesen sag partilerin ABD tarafindan da büyük destek görmeleri üzerine % 56 ‘lik bir oy oraniyla baskanlik seçimini, Hiristiyan Demokrat Parti’nin adayi Eduardo Frei Montalva kazandi. Allende Komünist ve Sosyalist Parti tarafindan baskanliga aday gösterildi. Montalva karsisinda kesin bir yenilgiye ugradi.
1964-1970 Montalva hükümeti “Özgürlük Içinde Devrim” sloganiyla bir takim reformlara giristi; ancak kroniklesmis ekonomik bunalim ve reformlardaki belirsizlik, Allende ‘nin kurdugu “Unidad Popular” (Halkin Birligi) partisine iktidar kapilarini açan bir faktör oldu.
1967 Ariel Dorfman Sili vatandasi oldu.
1966-1969 AllendeSenato Baskanligina seçilerek üç yil bu görevde kaldi.
1970 Allende, 4.Eylül’de yapilan seçimlere “Halkin Birligi” partisi adayi olarak katildi ve oylarin %36.3’ünü alarak, üç aday arasinda birinci oldu. Salt çogunlugu saglayamadigindan, baskanliginin güçlü bir sag muhalefetin bulundugu kongrede onaylanmasi gerekiyordu. Hiristiyan Demokratlara anayasanin on maddesinde özgürlükleri genisletici degisiklik yapacagi güvencesini verince, baskanligi onaylandi. Ariel Dorfman Sili Üniversitesinde ögretim görevlisi olarak çalismaya basladi.
3.Kasim.1970 Göreve baslayan Allende yönetiminde Sili toplumu sosyalist ilkeler dogrultusunda yeniden yapilanma sürecine girdi. Halkin Birligi Hükümeti bir çok sanayi kolunu devletlestirdi. Toprak reformu hizlandi ve köy kooperatiflerine toprak dagitilmaya baslandi.Asgari ücret %35 oraninda artirildi. Halka parasiz egitim, saglik ve ilaç kampanyasi örgütlendi; çocuklara, emzikli ve gebe kadinlara bedava süt dagitimi baslatildi.
Temmuz 1971 Anayasa degisikligiyle, basta bakir olmak üzere ülkenin tüm maden kaynaklari devletlestirildi. Devlet tahvilleriyle, bankalarin hisse senetleri satin alinarak, bankacilik denetim altina alindi. Issizlik yok edilmis, sanayideki kapasite kullanimi %100’e yükselmisti. Enflasyon %8’lere indirilmisti. Halkin alim gücü yükselmisti. Halkin Birligi Ittifaki öylesine güçlenmisti ki, yerel seçimlerde oylarin %49.75’ini alarak büyük bir zafer kazandi. Çin Halk Cumhuriyeti ve Küba Cumhuriyeti ile diplomatik iliski kuruldu. Allende yönetimiyle, ABD yatirimcilarinin çikarlarinin çatismasi sonucu, Sili-ABD iliskileri gerginlesti. Bakir madenlerinin devletlestirilmesinden tam bir ay sonra, ABD Nixon yönetimi Sili’ye verdigi kredileri kesti ve ekonomik ambargo ilan etti. ABD’nin dünya bakir fiyatlarini düsürmesi, Sili’nin bu en önemli ihraç ürününden elde ettigi gelirlerde büyük bir düsüse neden oldu.
1972 Allende hükümetinin küçük ve orta isletmeleri devletlestirecegi yolundaki spekülasyonun yarattigi panik, piyasadan mal çekilmesine ve karaborsanin olusmasina yol açti. Ülkedeki enflasyon ve sermaye kaçisi hizlandi. Sili ekonomisi büyük bir bunalima girdi. Orta sinifin Allende yönetimine karsi artan muhalefeti, esnaf ve tüccarlarin grevlerinde, kadinlarin tencerelerle yaptiklari eylemlerde ve kamyon sahiplerinin Ekim 1972’de gerçeklestirdikleri grevde somutlandi. Bir ay yasami felce ugratan grevin ardindan, Allende üç generalin de yer aldigi yeni bir hükümet kurmak zorunda kaldi.
1973 Mart ayinda yapilan genel seçimlerde, Halkin Birligi oylarini artirarak %43.4’e çikardi. Askerler hükümetten çekildi. Haziran ayinda ordu bir darbe girisiminde bulundu. Temmuz ayinda kamyon sahipleri yeniden greve gittiler.
24.Temmuz.1973 Allende yönetimine bagliligiyla taninan genelkurmay baskani Pratts istifa etti ve yerini general Augusto Ugarte Pinochet aldi.
11.Eylül.1973 Pinochet CIA’nin tezgahladigi askeri bir darbe gerçeklestirdi. Pinochet emrindeki ordu komutanlari, Allende’ye muhtira vererek istifa etmesini ve yarim gün içinde teslim olmasini istedi. Allende ele geçirilmeden önce radyodan, halka hitaben son konusmasini yapip, “özgürlük savasinin bitmedigini ve bitmeyecegine olan inancini” dile getirdi. Ordu baskanlik sarayi “La Moneda” ya bombalarla saldirmis; sendikacilar ve bazi bakanlar tutuklanmis, radyo ve TV merkezleri ele geçirilmisti. Allende, baskanlik sarayina saldiran askerlerle girdigi çatismada öldürüldü. Allende’nin, baskanlik koltugunda oturup, Castro’nun armagani olan silahi çenesinin altina dayayip, intihar ettigi de söylentiler arasindadir. Pinochet baskanliginda dört generalden olusan askeri cunta yönetime el koydu. Allende Vina del Mar’daki aile mezarligina adi belirtilmeden gömüldü. La Moneda’ya çagrili oldugu halde , bir arkadasinin engellemesiyle gitmeyen Ariel Dorfman , ölümden kurtuldu. Ilk kitabi “Saganak Yagis” darbeden hemen önce basilmisti. Tüm kitaplari yakildi. Ölüm tehditleri aldi. Arjantin üzerinden kaçarak Fransa’ya sigindi. 1983’e dek 10 yillik sürgün yasaminda Fransa, Hollanda ve ABD’de egitmenlik yapti.
23.Eylül.1973 Pablo Neruda öldü. Darbeden sonra Santiago’daki evinde gözetim altina alinmisve tüm kitaplari yagmalanmisti.
1973-1974 Pinochet demokrat ve sosyalist muhalefeti ezmek üzere harekete geçti. Tüm siyasal partiler kapatildi. Anayasa yürürlükten kalkti. Binlerce kisi iskenceden geçirildi ve öldürüldü. 9 milyon nüfuslu Sili’de 130 bin kisi tutuklandi. Santiago’daki basketbol stadyumuna doldurulan binlerce insandan biri olan, halk sarkicisi Victor Jara, gitar çalmaya devam ettigi için önce bilekleri kirilip, ardindan pek çok muhalifle birlikte kursuna dizildi. Haziran 1974’de Pinochet, cuntanin diger üyelerini birer danisman konumuna indirerek, tüm yetkiyi kendinde topladi. Aralik 1974’de kendini devlet baskani ilan etti.
1974-1978 Pinochet kalici bir diktatörlük rejimi kurmaya yöneldi. Ekonomiye yogunlasti ve “Bu ülkede benim haberim olmaksizin tek bir yaprak bile kipirdayamaz!” sözüyle kendisiyle ayni fikirde olmayan herkesi sindirdi. Ilimli ve liberal çevrelerin beklentisi bosa çikti. Serbest girisime dayali yeni ekonomik politikalarin uygulandigi bu dönemde, isçilerin yani sira, orta sinif alt kesiminin yasam düzeyi hizla kötülesmeye basladi. Agir dis borç yükü ile birlikte, enflasyon ve issizlik hizla yükseldi. 1978’de baski altinda yapilan referandum da %75 evet oyu çikti. Pinochet parlamentodan, 1973-78 yillarinda islenen politik suçlari kapsayan bir genel af yasasi geçirtti. (Yasa halen yürürlükte.)
1980-1983 Yeni anayasa halk oylamasi sonunda kabul edildi ve demokrasiden uzak bir anayasa yürürlüge girerek, Pinochet’nin baskanligi 8 yillik bir süre için uzatilmis oldu. Ekonomik bunalimin ardindan, demokrasiye dönme istemi ile gerçeklestirilen bir dizi kitle gösterisi, Pinochet’nin konumunu sarsti. Pinochet karsiti gösteriler uluslararasi düzeyde de destek buldu.
1983 Pinochet rejiminin sürgün yasaklarini kismen yumusatmasi sonucu Ariel Dorfman Sili’ye döndü.
1984 Gittikçe genisleyen protesto eylemleri ve gerilla saldirilarinin ardindan Pinochet, sikiyönetim ilan etti.
1986 Pinochet Eylül ayinda yapilan bir süikast girisiminden yara almadan kurtuldu.
1987 Pinochet sikiyönetimi kaldirarak siyasal partilerin kurulmasina izin verdi.
1988 Pinochet, tek baskan adayi olarak girdigi halk oylamasinda %54.6 hayir oyu aldi. Halk askeri rejimi açikça redetti.
14.Aralik.1989 Seçim yapildi. 17 siyasal partinin olusturdugu Demokratik Ittifak’in adayi Hiristiyan Demokrat Patricio Aylwin Azocar oylarin %56’sini kazandi. Pinochet baskanligi biraktiktan sonra Silahli Kuvvetlerin basina geçti. Ömür boyu senator olarak kendine dokunulmazlik zirhi sagladi.
1989 Allende, 1970’de baskanliga seçilmesinin yildönümü olan 4.Eylül tarihinde yapilan törenle, aile mezarligindan alinip, Sili eski baskanlarinin bulundugu, Santiago’nun en büyük mezarligina defnedildi. Bu törenle Allende’ye sayginligi geri verilmis, Pinochet döneminin mezar yerleri bile bilinmeyen binlerce kurbani onurlandirilmis oldu.
1990 Pinochet döneminde yolsuzluk yapildigi iddiasiyla Silahli Kuvvetler hakkinda sorusturma açildi. Sorusturma sonuçlari, yolsuzluklara Pinochet’nin aile üyelerinin de karistigini gösteriyordu. Ayni yil, Pinochet dönemindeki insan haklari ihlallerini sorusturmak için bir komisyon kuruldu. Raul Rettig baskanliginda kurulan ‘Gerçeklik ve Uzlasma Komisyonu”, 1973-1990 yillarini kapsayan, baski dönemindeki olaylari sorusturmaya basladi. Sorusturma sonucunda, 850’sinin cesedi halen kayip, 3197 kisinin öldürülmüs oldugunu, kapsamli bir raporla, baskan Aylwin’e sundu.
1992 “Ölüm ve Kiz” oyunu yayinlandi.
1993 Baskanlik seçimini “Demokrasi Için Partiler Koalisyonu” adayi Eduardo Frei Montalva kazandi.
1994 “Gerçeklik ve Uzlasma Komisyonu” 2115 kurbanin ailelerine tazminat ödemeye karar verdi.
1995 Ispanyol yargiç Baltasar Garzon Pinochet’nin Sili’deki Ispanyol vatandaslarina uygulanan, soykirim, iskence ve kaybetme suçlarindan dolayi ülke disinda sorgulanmasini talep etti.
1998 Pinochet saglik nedenleriyle geldigi Londra’da, Ispanyol yargiç Garzon’un girisimiyle tutuklandi. Ingiltere, “Uluslararasi Ceza Mahkemesi” sonucunda, “Avrupa Saniklarin Iadesi Sözlesmesi” geregi Pinochet’i 503 gün süreyle ev hapsinde tuttu. Sili hükümeti Pinochet’nin iadesi için Ingiltere’ye basvuruda bulundu. Reddedilmesi üzerine, Sili Ingiltere ile iliskisini kesti. Ingiltere’de, Pinochet davasi Lordlar Kamarasi, mahkemeler ve temyiz arasinda bir hukuk karmasasi halinde iki yil sürdü. Pinochet iki kez felç geçirdi. Saliverilmesi için raporlar aldi. Raporlari öne sürerek durusmalara katilmadi.
1999 Sili hükümeti resmi bir basvuruyla, kötülesen saglik durumunu dikkate alarak Pinochet’nin saliverilmesini talep etti.
2000 Belçika, Ispanya, Fransa ve Isviçre, Pinochet’yi yargilamak için basvuruda bulundu. Ingiltere basvurulari reddetti. 85 yasindaki Pinochet, 2.Mart’ta bir Sili uçagi ile Ingiltere’den ayrildi ve 3.Mart’ta Santiago’ya geldi. 5.Haziran’da Sili Temyiz Mahkemesi Pinochet’nin dokunulmazligini kaldirdi. Pinochet Sili halkindan “geçmiste yasanan sorunlariin asilmasi” ricasinda bulundu. Zatürre olup hastaneye kaldirildi. Saglik testlerinden geçti. Temyiz mahkemesi ev hapsinin sürmesine ve tutuklulugunun askiya alinmasina karar verdi.
2001 Pinochet’nin davasi hala sürüncemededir.Pinochet’nin 17 yil süren diktatörlük dönemi eselendikçe, kayiplarin akibeti de açiklik kazanmaktadir. Binlerce muhalifin cunta tarafindan öldürüldükten sonra, gemilerle Atlantik Okyanusuna atildigi ortaya çikmistir. Sili Metodist Kilisesi rahiplerinden Enrique Vilches, emekli bir havaci albayin, kendisine bu yönde yaptigi itiraflari bir mektupla Sili Devlet Baskani Ricardo Lagos’a iletmistir. Albayin adi, ordu ile insan haklari savunuculari arasinda varilan bir anlasma geregi gizli tutulmakta.
Mektupta Pinochet’nin ajanlarinin 1973-75 arasinda sekizyüze yakin cesedi Okyanusa atmak için gemiler kiraladiklari, cesetlerin iyice derine inmesi için de üzerlerine bakir külçeler bagladiklari kaydediliyor. Ayrica cesetlere dagilip su yüzüne çikmalarini engelleyecek özel kimyasal maddeler enjekte edildigi anlatiliyor.
Pinochet hala sag partiler ve bir çok ordu mensubu tarafindan, ülkeyi komünizmden kurtaran ve ekonomik mucizeyi gerçeklestiren milli kahraman olarak görülmektedir.
|
Video Eklenmedi
|
Foto Galeri | |