Kast:
Bertolt Brecht’in metinlerinden
Uyarlayan ve Yöneten: Nesrin Kazankaya
Çeviren: Yücel Erten-Nesrin Kazankaya
Dramaturgi: Şafak Eruyar
Müzik Yönetmeni: Ahmet Kara
Vokal Yönetmeni: Ezgi Kasapoğlu
Dans Düzeni: Erdinç Anaz
Dekor: Vecdi Sayar
Kostüm: Nilüfer Moayeri
Işık: Yüksel Aymaz
Yön. Yrd: Zeynep Özden
|
Oynayanlar:
Levend Öktem
Başak Meşe
Erdinç Anaz
Volkan Aktan
Zeynep Özden
Ezgi Kasapoğlu
İlker Yiğen
Linda Çandır
|
Orkestra:
Piyano: Ezgi Kasapoğlu
Gitar: Ozan Bayraşa
Bas Gitar: İzi Eli
Klarinet-Saksafon: Hasan Dağlar
Davul: Zafer Oğuz/ Bekir Önal
Oyunun aldığı ödüller:
Lions Tiyatro Ödülleri
En İyi Rejisör: Nesrin Kazankaya
Sadri Alışık Ödülleri
Müzikal ya da Komedi Dalında Yılın En Başarılı Yapımının Yönetmeni:
Nesrin Kazankaya
Müzikal ya da Komedi Dalında En İyi Erkek Oyuncu:
Levent Öktem
Müzikal ya da Komedi Dalında Yardımcı Rolde En İyi Erkek Oyuncu:
Erdinç Anaz
Müzikal ya da Tiyatro Dalında Yardımcı Rolde En İyi Kadın Oyuncu:
Başak Meşe
|
Afife Jale Tiyatro Ödülleri
En İyi Reji:
Nesrin Kazankaya
En İyi Işık:
Yüksel Aymaz
Müzikal ya da Komedi Dalında En İyi Erkek Oyuncu:
Levent Öktem
Tiyatro Dergisi Ödülleri
En İyi Oyun
En İyi Reji
Nesrin Kazankaya
|
|
Özet:
Bertolt Brecht’in “Schweyk İkinci Dünya Savaşı’nda”, “Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı” ve “Üç Kuruşluk Opera” oyunlarından ve “Faşizm Üzerine Yazılar”ından Nesrin Kazankaya’nın uyarlayıp yönettiği “Rahat Yaşamaya Övgü” adlı müzikli oyunda, Kurt Weill, Hanns Eisler ve Turgay Erdener’in müzikleri kullanılıyor.
“Rahat Yaşamaya Övgü” oyunu, kapitalist sömürü düzenini, paylaşım savaşlarını, faşizmin yükselişini ve bunun karşısında küçük burjuvazinin vurdumduymaz tavrını ve genelde ahlak anlayışını konu alır. Sıradan insanın kendi sonunu hazırlayan olaylar karşısındaki aymazlığı, komik ve ironik bir yaklaşımla sorgulanır. Brecht’in dediği gibi: “Kapitalizm çarkı zorbalığa başvurulmazsa dönememektedir. Koşullar ne denli kötüleşirse, akıl da o denli azalır.”
|
|
|
Basın Bülteni:
Tiyatro Pera “Rahat Yaşamaya Övgü (Brecht Kabare)” adlı müzikli oyunun prömiyerini Kasım 2008’de gerçekleştirecek.
Bertolt Brecht’in “Schweyk İkinci Dünya Savaşı’nda”, “Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı” ve “Üç Kuruşluk Opera” oyunlarından ve “Faşizm Üzerine Yazılar”ından Nesrin Kazankaya’nın uyarlayıp yönettiği “Rahat Yaşamaya Övgü” adlı müzikli oyunda, Kurt Weill, Hanns Eisler ve Turgay Erdener’in müzikleri kullanılıyor. Çeviriler Yücel Erten ve Nesrin Kazankaya tarafından gerçekleştirilmiş. Ahmet Kara’nın müzik yönetmenliğini, Ezgi Kasapoğlu’nun vokal yönetmenliğini, Erdinç Anaz’ın dans düzenini, Vecdi Sayar’ın dekor, Nilüfer Moayeri’nin kostüm ve Yüksel Aymaz’ın ışık tasarımını yaptığı oyunda, 5 kişilik bir orkestra yer alıyor. Oyunda rol alan sanatçılar: Levend Öktem, Başak Meşe, Erdinç Anaz, Volkan Aktan, Zeynep Özden, Ezgi Kasapoğlu, İlker Yiğen, Linda Çandır.
“Rahat Yaşamaya Övgü”, Brecht’in üç oyunundan bazı sahnelerle, “Faşizm Üzerine Yazılar”ından oluşturulan bir uyarlama. Birinci oyun olan “Schweyk İkinci Dünya Savaşı’nda” da olaylar, 2. Dünya Savaşı sırasında Alman işgalindeki Prag kentinde, bir meyhanede geçer. Praglı köpek satıcısı Schweyk saf, zeki, sıradan bir insandır ve savaşın tüm karmaşıklığı, acımasızlığı, anlamsızlığı Schweyk karakterinin ironik bakış açısıyla sergilenir.
İkinci oyun “Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı”nda, Amerikalı gangster Arturo Ui’nin, ekonomik bunalım sonucu zor duruma düşen büyük iş çevrelerinin desteğiyle yükselişe geçişi sergilenir.
Chicago’da örgütlü suç işleyen bir gangster çetesinin lideri Ui’nin yükselişi, Hitler’in yükselişi ve Alman Nazi Partisi’ni iktidara gelmesiyle paralellikler taşır. Sanayi patronlarının ve kredi yolsuzluklarının açığa çıkmasından korkan politikacıların desteğiyle iktidarı ele geçiren Hitler’in yöntemleri, gangster Ui’ni yükseliş süreci olaylarıyla birebir örtüşmektedir. Oyundaki Hitler-Ui benzetmesi, günümüze de göndermeleri olan bir mizahı içermektedir.
Son oyun “Üç Kuruşluk Opera”da olaylar, 1930’lu yıllar Londra’sında, yer altı dünyasını da içinde barındıran Soho semtinde geçer. Dilenciler, gangsterler, polislerle simgelenen küçük burjuvanın ayakta kalma mücadelesi; kapitalist dünyanın acımasızlığı ve ahlak anlayışı karşısındaki yıkımı sergilenir. Paranın egemenliği ve kapitalist düzenin ahlak anlayışı traji-komik bir bakışla sorgulanır.
“Rahat Yaşamaya Övgü” oyunu, kapitalist sömürü düzenini, paylaşım savaşlarını, faşizmin yükselişini ve bunun karşısında küçük burjuvazinin vurdumduymaz tavrını ve genelde ahlak anlayışını konu alır. Sıradan insanın kendi sonunu hazırlayan olaylar karşısındaki aymazlığı, komik ve ironik bir yaklaşımla sorgulanır. Brecht’in dediği gibi: “Kapitalizm çarkı zorbalığa başvurulmazsa dönememektedir. Koşullar ne denli kötüleşirse, akıl da o denli azalır.”
Oyunlardan seçilen sahneler ve sahneler arasında köprü oluşturan Brecht’in “Faşizm Üzerine Yazılar”ı, bir kabare dünyası içinde sergilenmektedir.
Müzikli, danslı, eğlenceli kabare görüntüsünün ışıltıları, vahşi kapitalist sisteminin göz boyayan görünümü gibidir. Kazınınca altında yatan yoksulluk, savaş ve ahlaksızlık ortaya çıkacaktır.
Beş kişilik bir orkestra ve yedi oyuncunun dans, müzik, şarkı ve “söz”le oluşturduğu kabare, neşeli, eğlenceli, komik ve çelişkilerle dolu dünyamızın bir yansımasıdır.
|
|
Basından:
Milliyet, 8.12.2008, Miraç Zeynep Özkartal
Tiyatro Pera’nin sanat yönetmeni Nesrin Kazankaya tarafindan hazirlanan Bertolt Brecht kolaji, ünlü yazarin 70 yil önce yazdigi metinlerle bugüne nasil hitap ettigini göstererek seyirciyi hem sasirtiyor hem ürkütüyor
Hayatimiz her daim tekrarlanan birtakim saçmaliklardan mi ibaret gerçekten? Bombalar patladikça, rüsvetler yendikçe, “eskiya dünyaya hükümdar oldukça” dilimizde ayni terane: “Tarih tekerrürden ibarettir.”
Ibret alinmadikça bazi sözler, bazi oyunlar, bazi yazarlar, ilk günkü tazeliklerini koruyorlar. Tipki Bertolt Brecht gibi...
11. Uluslararasi Istanbul Bienali’nin Hirvat küratörleri WHW’nin bienalin temasini Brecht’in “Üç Kurusluk Operasi”ndaki bir replikten hareketle “Insan Neyle Yasar” olarak belirlemelerinin ardindan, Tiyatro Pera’da seyrettigim “Rahat Yasamaya Övgü / Brecht Kabare” de tarihin Brecht’i nasil hep taze tuttugunu gösterdi.
Tiyatro Pera’nin çaliskan sanat yönetmeni Nesrin Kazankaya, bu kez bir Brecht kolaji hazirlamis seyircilerine. Brecht’in “Schweyk Ikinci Dünya Savasi’nda”, “Arturo Ui’nin Önlenebilir Tirmanisi” ve “Üç Kurusluk Opera” oyunlarindan bölümler, yazarin “Fasizm Üzerine Yazilar” kitabindan metinlerle birbirlerine eklemlenmis.
Sanki Berlin’de gibi
Tabii Brecht tiyatrosunun ana damarlarindan Kurt Weill ve Hanns Eisler müzikleri de yer almis oyunda. Turgay Erdener de yeni bestelerle katkida bulunmus.
Salona girdiginizde sizi bir orkestra karsiliyor. Gerçekten de 1930’larin Berlin’inde bir kabarede gibi hissetmeniz mümkün kendinizi... Kenarda Thonet sandalyeler, arkada bir askida duran çesit çesit kostümler, kirmizi kadife perde, rengarenk ampuller...
Öngörü veya aymazlik
Ve kadife perde aralaniyor, sahneye “Brecht Kabare”nin oyunculari giriyor. Oyunun hedefinde ‘rahat yasayanlar’ yani kapitalistler, küçük burjuvalar, kösebaslarini tutanlar var. Yalniz onlar degil elbette, bu sömürü düzenine boyun egen ya da vurdumduymazligi yüzünden görmezden gelenler de nasibini aliyor elestiriden...
Brecht’in 70 yil önce yazdigi metinlerin bugüne nasil hitap ettigini görmek hem sasirtiyor hem de ürkütüyor seyredeni... Brecht’in öngörüsü müdür acaba bu yoksa insanoglunun aymazligi mi?
Ilk perdede Arturo Ui ve Scweyk’i oynayan Levent Öktem hem iyi bir Brecht hem de iyi bir müzikal oyuncusu oldugunu gösteriyor. Öktem’in oyunda bir lokomotif görevi gördügünü, üçüncü epizod olan “Üç Kurusluk Opera”da daha iyi anliyoruz. Zira burada Sustali Mack’i canlandiran Volkan Aktan’in rol için yetersiz kalmasi ikinci perdeyi düsürüyor.
Oyunun genç bir kadrosu var; Ilker Yigen, Linda Çandir ve Erdinç Anaz oyunculuklari, sesleri ve dans yetenekleriyle basarililar.
Basak Mese, özellikle her rolde farkli kullandigi sesi ve yüksek tempolu oyunculuguyla öne çikiyor. Zeynep Özden’e ise özellikle dikkat çekmek isterim; onda gerçek bir sahne karizmasi var (dans konusunda pek kivrak olmasa da).
Tam bugünün oyunu
Müzik yönetmenligini Ahmet Kara’nin yaptigi oyunun basrollerinden birinde de orkestra var. Ancak Ezgi Kasapoglu’nun, bugüne kadar Lotte Lenya, Gisela May, Milva gibi divalardan dinledigimiz Weill sarkilarini soprano edasiyla söylemesini yadirgadim.
Vecdi Sayar’in dekorunu, Nilüfer Moayeri’nin kostümlerini ve Yüksel Aymaz’in isik tasarimini da tebrik ederek son sözü söyleyeyim: “Rahat Yasamaya Övgü” tam da bugünün oyunu! Mutlaka görün.
|
|
|
Evrensel, 13.01.2009, Üstün Akmen
Eskiya dünyaya hâlâ hükümdar olmakta: Rahat Yasamaya Övgü
Nesrin Kazankaya yönetimindeki Tiyatro Pera, “Rahat Yasamaya Övgü” ana basligi altinda bir Bertolt Brecht (1898-1956) “seçkisi” oynuyor. Yani Nesrin Kazankaya, almis Brecht’in “Schweyk Ikinci Dünya Savasi’nda”sini, “Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselisi”ni ve “Üç Kurusluk Opera”sini bir potada eritmis. Sonra süzmüs. Yetinmemis, bir de imbikten geçirmis, damitmis. Her oyun için Dramaturg Safak Eruyar ile birlikte bin bir titizlikle hazirladiklari oyun kitapçiklarinin sonuncusunda, yani “Rahat Yasamaya Övgü”ye ait olaninda; “Tiyatro Pera’da sahnelenen her oyun, söylenmesi gerekli ‘söz’ün önderliginde yeni bir estetik arayisini da birlikte getirir” diyor ya, eksigi var fazlasi yok söylediginin. Yeri gelmis orasini burasini kiyisindan kösesinden elestirmis olsam da, daima yeni bir estetik anlayis getirdigini asla inkâr edemem Tiyatro Pera’nin. Gerçekten de Ariel Dorfman’in “Ölüm ve Kiz”i da, Shakespeare’in “Yanlisliklar Komedisi” de, “Venedik Taciri” de, Coline Serreau’nun “Bir Çöküsün Güldürüsü (Tavsan Tavsan)” de, Nesrin Kazankaya’nin “Seyir Defteri (Julia)” de, “Dobrinja’da Dügün”ü de, “Profesör ve Hulahup”u da gerçekten söyleyecek sözü olan, estetik arayan, estetik yaratan oyunlardi.
Bertolt Brecht… Alman tiyatro adami; oyun yazari, kuramci, dramaturg, yönetmen, epik tiyatronun kurucusu ve bas temsilcisi, çagdas tiyatronun en çok etkilendigi kisi; sair, öykü yazari, romanci, sanat adami… Ve onun üç önemli yapiti… Bu üç önemli yapitindaki savas, fasizm ve çarpik ahlak dayatmasi temalari, Nesrin Kazankaya’yi kiskislamis. Üstüne üstlük bir de yazarin “Fasizm Üzerine Yazilar”indan seçki yapinca ve de yaptiklarini kabare dünyasinin isiltili estetigi içinde yogurunca, ortaya (Kazankaya’nin oyun kitapçiginda dedigi gibi) vahsi kapitalist sistemin göz boyayan görünümü kabarenin isiltilari arasinda ortaya dökülüvermis.
Nesrin Kazankaya, oyun kitapçiginda; “Nasil oluyor da, yarim yüzyil öncesi bir yazarin kaleminden çikmis olan yapitlar, günümüz dünyasi sorunlariyla böylesine güzel ve sasirtici bir biçimde örtüsebiliyor? Sorunlar mi degismedi? Yoksa insanlik tarihi kendini yineleyen bir kader dizgesi mi” diye sormus. Sormus, ama için için yanitini da aramis, seyircisine de arattirmis. Uyarlarken, Brecht’in elestirel gerçeklige verdigi agirligi içine sindirmis, sindirdigini yönetirken aynen sahneye tasimis. Karakterlerin dogasini degil, toplumsal iliskiler içindeki yerlerini ve duygu-akil ikiligi içindeki davranislarini ve bunun sonuçlarinin altini çizmis. Örnegin, “Üç Kurusluk Opera”da Macheath’in suç isleme çarkinda, toplumun bir imgesini daha da sivri yaratmaya çalismis. Brecht’in, burjuva kapitalist iliskilerin çözümünü parodili bir egretileme içinde ortaya koyusunu hafif abartarak daha da etkili kilmis. Burjuva kapitalist dünya, Kazankaya’nin uyarlamasinda sanki daha bir “yeralti suç dünyasi” olarak örneklendirilmis. Üç oyunun çerçevesini Brecht’in istedigi ölçüde bilinçli olarak toplumsal olarak çizmis, ancak üç oyunun özündeki “insan”i çekip en öne çikarmis.
Evet… Müzikal oyun “Rahat Yasamaya Övgü”yü dilimize Yücel Erten-Nesrin Kazankaya ikilisi kazandirmis. Detaylarina önem verilmis, sözdizimi ile anlambilim arasindaki iliski bilinçli olarak iyi ayristirilmis, buram buram kapsamli bir kültür anlayisi kokan çeviri, Erten-Kazankaya ikilisinin çevirisi. Kapitalist sömürü düzenini, paylasim savaslarini, fasizmin yükselisini ve bunun karsisinda küçük burjuvazinin vurdumduymaz tavrini ve genelde ahlak anlayisini konu alan oyunda kullanilan Kurt Weill, Hanns Eisler ve Turgay Erdener’in müziklerini Ahmet Kara yönetmis. Ezgi Kasapoglu (piyano), Ozan Bayrasa (gitar), Izi Eli (bas gitar), Hasan Daglar (klarinet/saksafon), Zafer Oguz’dan (davul) olusan orkestra, müzikleri mükemmel icra ediyor. Ezgi Kasapoglu’nun sarkilarin kimilerini soprano sesiyle söylemesi ise kabareye ayri bir renk katiyor.
Siradan insanin kendi sonunu hazirlayan olaylar karsisindaki aymazliginin komik ve ironik bir yaklasimla sorgulandigi oyunun dans düzenini Erdinç Anaz üstlenmis. Erdinç Anaz için “Venedik Taciri”nde söylediklerimi yineleyecegim. Anaz’in dans düzeni olabildigince canli, ama Zeynep Özden’in bu kere de hareket içerisindeki ritmi görmesini ve duyumsayabilmesini, bedeninin üç boyutlulugunu anlamasini saglayamamis. Vokal Yönetmeni Ezgi Kasapoglu’na sözüm yok.
Dekor tasarimini yapan Vecdi Sayar tonet sandalyeler, sonradan hapishane olacak olan oyun içinde degistirilen giysileri tasiyan elbise askisi, kirmizi kadife perde, renkli ampullerden olusan dekoruyla yalinligi yeglemis. Dekor yok gibi. Böylece mekândan mekâna siçramalarda dekor ayak bagi olmuyor, oyunun hizini kesmiyor. Hele hele, “Üç Kurusluk Opera”da yarattigi “samanlik”, gerçekten yaraticilik ürünü… Yüksel Aymaz ise sahne üzerinde bölümlenen her noktayi yeterli açilardan isiklandirarak gene basariya ulasiyor. Nilüfer Moayeri imzasini tasiyan giysiler toplumsal konumu, dönemi, tarzi, kisisel yeglemeleri belirgin biçimde ortaya koyar nitelikte.
Deneyimli oyuncu Levent Öktem, özellikle Ui ve Scweyk’ta canlandirdigi karakterlerin ne istemesi, sonra da bu istek ugruna ne yapmasi gerektigini mükemmel kavramis. Peachum’un ve Brown’in fiziksel varligini yaratma yönteminin niteligi ise gerçekten sasirtici. Levent Öktem “Rahat Yasama Övgü”de hem iyi bir Brecht yorumcusu, hem de iyi bir müzikal oyuncusu oldugunu kanitliyor. Volkan Aktan, Sustali Mack’te yetersiz kaliyor, ama Dogsborough’ta iyi. Basak Mese, bu oyunda bana keyif, umut ve sevk verdi. En siradan fiziksel aksiyonu sahnede icra ederken, onu kendi itkileriyle uyum içinde, her türden hayali kurgu, önerilmis durumlar ve “eger”ler yaratarak besliyor. Zeynep Özden için “Venedik Taciri”nde “…henüz coskularini okutmayi bilemiyor, ruhsal bir durumu çabuk yakalayamiyor” demistim ya, bana bu kere sözümü geri aldirtiyor. Genç yetenekler Erdinç Anaz, Ilker Yigen, Linda Çandir iyi yoldalar.
Üçü de iyi yolda da, özellikle Linda Çandir kendi kendine(!) geldi, benim mercegimin altina giriverdi.
Böylece bana da can-i yürekten; “Haydi hayirlisi” dedirtti.
|
Evrensel, 06.01.2009, Metin Boran
Rahatiniza Bakin Ama Izleyin
“Simdi güzel bir ülkeye gidiyoruz. / Ahlaksizligin erdem, laf çevirmenin beceri, saf degistirmenin zeka sayildigi; / Oportünizmin meslek edinildigi; / her türlü ahlak ve insan olma kurallarini, günlük çikarlara göre uyarlamanin / ilahi bir amaca dönüstürüldügü; / cesur gibi görünüp, korkakligin lime lime satisa çikarildigi; / geçmis günlerin pazarlandigi; / geçmisine ihanet etmenin san, söhret ve çok yüksek ücretlerle kutsandigi; / inanç pazarlamanin, ya da mis gibi inançli olmanin aninda paraya ve makama tahvil edildigi bir ülkedeyiz!”
Yukardaki satirlar bugünlerde Tiyatro Pera’da sahnelenen Bertolt Brecht’in üç farkli oyunundan ve baska metinlerinden kolaj yaparak Türkiye gerçegine uyarladigi, “Rahat Yasamaya Övgü- Brecht Kabare”nin yönetmen Nesrin Kazankaya tarafindan ikinci perdenin baslangicina yazilan bölümden alintilandi. Bu bölümde 1930’lu yillarin Ingiltere’sindeki sosyal ve siyasal duruma iliskin yasananlar Türkiye’nin yakin tarihinde ve bugünlerde yasanan olaylarla paralellik kurularak aktariliyor ve aslinda dünyanin her tarafinda küçük burjuva ahlakinin sig ve korkak tavri, fasizm ve tek adam despotizmine iliskin aymazligin ölçüsüzlügünün hep ayni oldugu görülebiliyor.
Kurulusundan bugüne sanatsal tavri ve toplumsal duyarliligini büyük bir olgunluk ve uyumla bir araya getiren ve bu tavri ile sanatsal ve estetik anlayisindan hiçbir zaman ödün vermeyen Tiyatro Pera, Nesrin Kazankaya’nin sanat yönetmenliginde çalismalarini sürdürüyor.
Tiyatro Pera bu sezon Bertolt Brecht’in fasizm dönemlerinde toplumsal ve siyasal duyarliligin boyutlarini sorguladigi, savas, sömürü, kolay yoldan kazanma hirsi ve dürüstlük gibi ahlaki tavirlari elestirel bir yaklasimla gözden geçirdigi, savas süreci ve emperyal yayilmaciligin konu edinildigi Aslan Asker Schweyk, gangster ve çetelesme olaylarin anlatildigi Arturo UI’nin Önlenebilir Tirmanisi ve devletin ortakliginda gerçeklesen soygunun desifre edildigi Üç Kurusluk Opera adli oyunlarindan olusturdugu Brecht Kabare ile seyircinin karsisina çikiyor. Oyunun kurgusunda ayrica Brecht’in yazilarindan da alintilar yapan Nesrin Kazankaya, olusturdugu tematik bütünsellik, karakterlerin yasayan, canli bir varlik olarak günümüz gerçegi ile bire bir örtüsen kimlikleri, dildeki uyum ve olay örgüsündeki akilsal dizge ile yeni bir oyun yazmis gibi ciddi ve özenli bir çalisma ortaya çikarmis.
Oyun öncelikle ele aldigi konu itibari ile savas, siddet, fasizan psikoloji ile içi içe geçmis olan çetelesme olgusunun kapitalist sömürü sisteminde evrildigi noktayi saptamasi ve sorgulayarak göz önüne getirmesi anlaminda önemli bir sanatsal islevi yerine getiriyor. Nesrin Kazankaya metinleri bir araya getirirken özellikle sömürü sisteminin tarihsel geçmisine bir göz atiyor ve bugün anlaminda korku ve siddetle insanlarin duyarsizlastirilarak sisteme nasil dahil edildiklerinde altini çiziyor. Evrensel bir olguyu yerel gerçeklerin isiginda basarili bir sunumla yeniden ramp isiklarina tasiyan ‘Rahat Yasamaya Övgü’ bu yaniyla da önemli bir dramaturjik çözümleme ve bitistirmeye imza atiyor. Oyunun anlatiminin en önemli unsuru olabilme becerisi gösteren oyuncular ses, tavir ve hareketlerindeki uyum ve aksiyona kattiklari özenli tekil çabalariyla her bir oyuncu görselligin sunumunda önemli bir islevi yerine getiriyorlar. Yillarin deneyimi ile sahnede her zaman özgül bir agirligi oldugu izlenimini basariyla sunan Levent Öktem, yeni mezun ideal bir genç titizligi ve ciddiyetinde kendini ve rolünü izletme konusunda mükemmel bir gösterinin merkezine konumlandiriyor yetenegini. Öktem’in yaninda takim olabilme konusunda ayni çabayla görev üstlenen Basak Mese, Erdinç Anaz, Volkan Aktan, Zeynep Özden, Ilker Yigen ve Linda Çinar’in duygu, hareket ve seslerindeki basarili ve özenli konumlanislari metnin daha canli anlatimina olanak sagladigi gibi ayni zamanda görselligin estetik ve mimetik olarak ve artistik düzeyini yükseltiyor.
Oyunculukla ilgili olarak Tiyatro Pera’da belki de ilk defa bir takim ruhunun yakalandigi da söylenebilir. Tiyatro Pera oyunculari Türkiye’de zor basarilan ve hatta neredeyse artik talep dahi edilmeyen bir oyunculuk tarzini basari ile kotariyorlar. 1970’lerde oyuncularin sahnede ‘takim oyunculugu, ‘grup oyunculugu’ gibi adlandirmalarla arayisinda olduklari ve bir türlü beceremedikleri, oyuncularin duygusal, düsünsel ve teknik birlikteligi ve farkli oyunculuk modellerinin ortak uyumu olan grup oyunculugunu büyük bir yetkinlik ve samimiyetle kotardiklari gerçegini sahnede kanitlamis olmalaridir. Diger yandan oyundaki anlatimin tarzi ve reji konseptinin sarih ve anlasilir olmasi da oyuncularin bu tarzi yakalamis ve içsellestirmis olmalari ile açiklanabilir bu gerçegin de alti çizilmesi gerekiyor.
Sonuç olarak Tiyatro Pera bu sezon kendinden hakli olarak fazlaca söz ettirecek gibi görünüyor Rahat Yasamaya Övgü adli emek ve özenle kotardiklari oyunlari ile.
Seyircinin izlerken yasadigi topraklarindan tedirgin oldugu, insanligini ve duyarliliklarini yeniden sorguladigi bu kabareyi izleyin “rahatiniza! ve hayatiniza bakin.” Ya da oyuna gelmeyin! tedirginliginizi ve korkularinizi örgütleyin.
|
|
|
Cumhuriyet, 07.01.2009, Bertan Onaran
Anamalci barbarligin, onun su an yeryüzündeki simgesi ABD’nin ve simarik yavrusu Israil’in istedikleri an kentleri, ülkeleri bomba yagmuruna tutabildikleri; çoluk çocuk genç yasli demeden binlerce, milyonlarca kisiyi paramparça edebildikleri bir yerde sanata, sanatçiya yer olmaz, olamaz aslinda. Ama bütün canlar çikmadan pes edilmiyor sükür, herkes bulundugu kösede yigitçe direniyor.
Nesrin Kazankaya ve Tiyatro Pera da bunlardan biri; günde 24 saat bütün araçlarla beyinleri yikanan, bosaltilan; en siradan yasama olanaklari hizla ellerinden alinan yiginlara sanat araciligiyla iyiyi, dogruyu, güzeli animsatmaya çabaliyor. Bunu yaparken de hakli olarak eski, günü geçmeyen büyük ustalar sesleniyor. Bu yilki oyun, Brecht’in yapitlarindan bölümlerle ve yazarin “Fasizm Üzerine Yazilar”indan alintilarla Nesrin Kazankaya tarafindan uyarlanmis. Çevirilerini Yücel Erten’in yaptigi oyunlar: Schweyk Ikinci Dünya Savasi’nda, Arturo Ui’nin Önlenebilir Tirmanisi ve Üç Kurusluk Opera.
Levent Öktem, Basak Mese, Erdinç Anaz, Volkan Aktan, Zeynep Özden, Ilker Yigen, Linda Çandir öykülerdeki degisik kisileri büyük bir inançla, coskuyla canlandirmak üzere kosup terliyorlar. Hele Levent Öktem, bunca yillik deneyimiyle, bütün yapiyi sirtinda tasiyor.
Ezgi Kasapoglu, Ozan Bayrasa, Izi Eli, Zafer Atalay, Hasan Daglar, Zafer Oguz ve Bekir Önal’dan olusan küçük küme de müzigi üstlenmis.
Toplulugun inanci, sevdasi, Vecdi Sayar’la el ele verip aslinda olmayan seyi, sahneyi yaratmis, bezemis; en siradan donanimlarla bizi alip öykünün geçtigi çesitli yerlere uçuruyorlar.
Sevda masalinin giysileri her zamanki gibi Nilüfer Moayeri’den.
Dramaturjiyi Safak Eruyar, danslari Erdinç Anaz, isigi Yüksel Aymaz, sarkilarin topluluk tarafindan söylenmesini de Ezgi Kasapoglu üstlenmis.
Sevgili Nesrin Kazankaya, bu kez oyuncu olarak yer almadigi bu çalismada her zamanki gibi titiz bir ön hazirlik yapmis; dönemin kisa tarihçesini özetlemis; program kitapçiginin sonuna Maksim Gorki’den,Wilhelm Reich’tan alintilar koymus. Ilgilenenler bilir, insanlik tarihinde zorba buyurganligin (fasizmin) kökenini görüp çözümlemesini en iyi yapanlarin basinda gelir Wilhelm Reich. Onun bilimsel gözlemlerine göre, ana karnindan baslayarak dirimsel enerjisini sevme-sevisme/ çalisip üretme/ ve bunlari dogru yapabilmek için sürekli gerçek bilgiler edinme islevlerinde tüketemeyen insanlar dogru, saglikli yasama yolundan sapiyor, önce kendilerine, sonra türdaslarina da, yeryüzündeki bütün varliklara da iskence eder duruma geliyorlar.
Brecht Usta, bütün sarkilarda unutulmayacak dersler vermis insan kardeslerine; bakin ne diyor Arturo Ui son sarkisinda:
Bu kirli, bu kanli tarihi yazanlar / Hirsizlar, katiller ve kalpazanlar / Bu kirli bu kanli tarihi yazanlar / Hirsizlar, katiller, kalpazanlar.
Aramizdan çikti bu kanli kasap / Onu biz besledik bu nasil hesap?
Aç gözünü dostum / Bu böyle gitmez / Görmeyi ögren / Yalniz bakmak yetmez.
Evet, görmek; gördükten sonra yapilmasi gerekeni yapmayi göze almak gerekiyor elbet. Ancak, bunun için, tipki kullandigimiz bilgisayarlar gibi, beyinlerimize önce dogru izlencelerin yüklenmis olmasi gerekli.
Bu hesapla, hemen hemen olanaksiz gibi gözüküyor insanligin bu çikmazdan siyrilabilmesi; oysa gerek evrenin kendisi, gerek çok küçük bir benzeri olan insan beyni olanaksiz gözükeni basarmis hep. En yakin, en umut verici örnegi, 500 yillik amansiz sömürüden sonra, öncü Küba’nin ardina düsüp birer birer uyanan, anamalci akilsizliga-düzensizlige son vermeye yemin eder Güney Amerika halklari.
Insanlik tarihinin benzersiz yildizi Mustafa Kemâl Atatürk’ün kalitina sahip çikip Güney Amerikali kardeslerimize katilacagimiz günü beklerken, hemen kosun Pera’daki oyuna.
|
Broşürden:
Bertolt Brecht 1898-1956
dünyaca ünlü dekor tasarimcisi Caspar Neher, liseden sinif arkadasiydi. 1914-18 Birinci Dünya Savasi döneminde siir ve denemeleri gazete ve dergilerde yayinlanmaya basladi. Yayinlanan eserlerinde vatanseverlik duygusu egemendi ve savas karsisindaki tutumu pasifist olarak nitelendiriliyordu. 1917 yilinda Münih Üniversitesi’nde tip ögrenimine basladi. 1918 yilinda yazdigi “Ölü Askerin Söylencesi” ile savas düsmanligini çok sert bir anlatimla aktardi.
1923 yilinda yazdigi “Kentin Vahsi Çaliliklarinda”adli oyunu, ayni yil Berlin’de sahnelendiginde bazi protestolarla karsilasti ve yalnizca 6 kez sergilenebildi. Münih’te Hitler yandaslarinin gösterileri basladi.
Oyun yazari olarak 1925’te kaleme aldigi “Adam Adamdir”daki karakteristik biçeme ulasmadan önce “Baal” (1918) ve “Gecede Trampet Sesleri”(1922) gibi ilk oyunlarinda dadaizm vedisavurumculuk üzerine denemelere giristi. 1922 yilinda Gecede Trampet Sesleri 29 Eylül günü Münih’te Kammerspiele’de ilk kez oynandi. Ertesi gün elestirmen Herbert Jhering oyun üzerineBörsen-Courier Gazetesi’nde sunlari yazdi: “Yirmidört yasindaki yazar Bert Brecht, bir gecede Almanya’nin yazin yasamini degistiriverdi. Oyunlariyla yeni bir sanatsal bütünlügün sergilenmesi, sonra tümüyle kendine özgü bir dramaturgi, Brecht’in dehasini olusturan ögeler.”
1924 yilinda daha sonra pek çok oyunda birlikte çalisacagi ünlü Alman oyuncu Helene Weigel ile birlikte yasamaya basladi.
1925 yilinda Almanya’nin taninmis genç yazarlari, Berlin’de 1925 Grubu adi altinda yazar haklarini gözetmek amaciyla bir araya geldiler. Grupta Brecht, Döblin, Kisch ve Tucholsky gibi isimler vardi. Brecht 1926 yilinda iktisat ve Marksizm alanlarinda çalismaya basladi. Tiyatro çalismalarinda asistanligini Elisabeth Hauptmann yapmaktaydi.
Tiyatrodaki geleneksel biçimleri artik kesinlikle yetersiz bulan Brecht, epik tiyatro üzerindeki çalismalarini derinlestirdi. 1927 yilinda ünlü Alman besteci Kurt Weill ile birlikte “Mahagonny Kenti’nin Yükselisi ve Düsüsü” oyunu üzerinde çalismalarina basladi. Kurt Weill, Brecht’in pek çok oyununun müziklerini yapmistir.
1928 yilinda Bertolt Brecht, Çek yazar Jaroslav Hasek’in 1923 yilinda yazdigi, Birinci Dünya Savasi’nda Avusturya-Macaristan Imparatorlugu’nun Prag kentinde geçen “Uysal Asker Schweyk’in Dünya Savasi Maceralari” adli romaninin, Berlin’de Theater am Nollendorfplatz’da prömiyer yapan uyarlamasinda Erwin Piscator ile birlikte çalisti. Elisabeth Hauptmann, Brecht için John Gay’in, 1728 yilinda yazdigi “Beggar’s Opera” (Dilencilerin Operasi)adli eserini Almancaya çevirdi. Brecht, Helene Weigel, Kurt Weill ve Lotte Lenya ile “Üç Kurusluk Opera”üzerindeki çalismalarina basladi.
Oyunun, 31 Agustos 1928 günü Berlin’deki Theater am Schiffbauerdamm’da ilk sahnelenisi, Bertolt Brecht’in dünya çapindaki ününün ani baslangici olacakti. Berlin basin çevresi oyununun müzigini, John Gay’in eserini övmekle birlikte, Brecht’in basarisini görmezden gelerek oyunu elestirdi. Ancak basariyi ortadan kaldirmak için yapilan bütün girisimler sonuçsuz kaldi. Oyun, iki yil içinde 400 kez oynandi. John Gay’in eserinde, krallarin egemenligindeki yozlasmis erken liberalizme yapilan yergi; Brecht’in uyarlamasinda iki açidan güncellestirilmis ve sert bir elestiriye dönüsmüstü. Bu, yalnizca görsel açidan degil, dil baglamindaki bir yabancilasmayla da saglanmisti. Ayrica görünüste birbiriyle çelisen iki dünya anlatilmaktaydi: “Bir yandan devlet ile suç arasindaki yakin iliski, öte yandan ise, suçlular dünyasinda tipik bir burjuva yasami sergilenmis, böylece gangsterler de birer burjuvadir denmisti.”
1929 yilinda Brecht, Helene Weigel ile evlendi. Ayni yil, Üç Kurusluk Opera’nin basarisi üzerine yazdigi ama adini vermedigi “Mutlu Son” adli müzikli oyunu oynandi, ancak basari kazanamadi. “Mahagonny Kentinin Yükselisi ve Düsüsü” yayinlandi.
1931’de Maksim Gorki’nin “Ana”adli eserini oyunlastirdi. “Mezbahalarin Aziz Johannasi”ni yazdi. “Üç Kurusluk Opera”nin film çalismalarina baslandi.
28 Subat 1933’te Alman Parlamento Binasi Reichstag yangininin ertesi günü Brecht, esi ve ogluyla Prag’a gitti. Mart ayinda Prag’dan Viyana’ya, ardindan Zürih’e geçen Brecht, orada besteci Hanns Eisler, yazar Anna Seghers gibi mültecilerle bir araya geldi. Oradan Paris’e giden Brecht, Kurt Weill ile birlikte “Küçük Burjuvanin Yedi Ölümcül Günahi”ni yazdi. Sonbaharda Brecht’ler Danimarka’ya göç ettiler. 8 Haziran 1935’te Nazi Yönetimi, Brecht’i Alman vatandasligindan çikartti. 1941 yilinda Amerika için beklenen pasaportlari gelince Sovyetler Birligi üzerinden Amerika’ya gitti.
En önemli eserlerini 14 yillik sürgün hayati süresince kaleme aldi: Nazizmin vahsetini anlatan, 28 sahneden olusan, “Arturo Ui’nin Önlenebilir Tirmanisi” adli oyununun ilk taslagini olusturan “Üstün Irk’in Özel Hayati”(1935-38); otuz yil savaslari sirasinda bir kadinin özverisi ve ilkel benligine dönüsünü vurgulayan “Cesaret Ana ve Çocuklari”(1938-39);bir bilim adaminin din terörü karsisindaki cesareti ve teslimiyetini konu alan “Galileo Galilei’nin Yasami” (1937-39), “Sezuan’in Iyi Insani”(1938-1940), “Puntilla Aga ve Usagi Matti” (1940-41), “Arturo Ui’nin Önlenebilir Tirmanisi”(1941), Jaroslav Hasek’in “Uysal Asker Schweyk” adli romanindan esinlenerek yazdigi “Schweyk Ikinci Dünya Savasi’nda” (1943) ve eski bir Çin efsanesinden etkilenerek yazdigi “Kafkas Tebesir Dairesi ” (1944-45).
Brecht’in “Schweyk” oyunu, romanin bir uyarlamasi olmanin çok ötesindedir. Figürlerde yapilan degisiklikler, kisilerin çogaltilmasi ve yeni olaylar dizisi, oyuna kendine özgü bir karakter kazandirmistir. Olay örgüsünü zamana ve mekana yerlestirirken, Ikinci Dünya Savasi’nda Alman isgali altindaki Prag’i seçen Brecht’in; oyunun sonundaki savas alanini 1942/43’te Stalingrad önlerine yerlestirmesi, Stalingrad’in bu savas için bir dönüm noktasi olacagini erken kestirmesi anlamina gelebilir.
Brecht günlügüne su notu düser: “(…) araya Insanligin Son Günleri’nden sahneler katarak, yine Schweyk’i yapmak istiyorum; öyle ki yukarida egemen güçler, asagida da onlarin büyük planlarina ragmen hayatta kalmayi basaran askerler görülebilsin.”
Bertolt Brecht 1935 yilinda New York’ta “Ana”oyununun tartismali provalarina katildigi sirada, ABD’deki organize suç mafyasinin birbiriyle olan rekabetindeki siddet egilimlerine büyük ilgi duymustur. Çeteler arasindaki kanli çatismalari yazan gazete kupürlerini toplamis; Hanns Eisler ile birlikte gangster filmleri seyretmistir. Bunlar üzerine 10 Mart 1941’de Helsinki’de yazmaya basladigi Arturo Ui’nin Önlenebilir Tirmanisi’nin ilkyazimini iki hafta içinde tamamlar.
Oyun, ABD’deki örgütlenmis suç tarihi üzerinde özel bilgi verir. 1919-33 arasi yasaklamalar döneminde yasa disi gizli alkollü içki imalati ve kaçakçiligi, yer alti dünyasinin yeni bir kazanç kaynagi durumuna gelir; çeteler tarafindan yeni bir baski ve vurgun teknigi gelistirilir: Tüccarlar ve salon sahipleri tehdit ya da siddet altinda, çeteler tarafindan imal edilen mallari almaya zorlanirlar. Ayrica, bu çeteler, siddet ve yagmaya karsi para karsiliginda koruma isini de üzerlerine alirlar. 1930’lara kadar, örgütlenmis suç mafyasinin kalesi olan, rüzgarin sehri Chicago’da süren çete savaslarinda 500 kisi ölür. 1930 yili geldiginde çeteler çamasir, gida maddeleri gibi “yasal” pazarlara açilirlar. Seçimlere hile karistirmak bu çetelerin özellikli islerinden biridir. Kenar mahalle gangsterleri karizmatik mafya babalarina dönüsür. Onlarin tüm engelleri asarak yükselisleri, John Davidson Rockefeller, John Pierpont Morfan gibi çagdas sanayi devlerinin kariyerlerini animsatir.
Arturo Ui’nin Önlenebilir Tirmanisi’ndaki “gangster tarihi”, 1932-1938 arasindaki Alman tarihiyle paralellikler gösterir. Bu oyun, Nasyonel Sosyalist Parti’nin kurulmasi ve güçlenerek iktidara gelmesi konusunda önemli atlama taslarini gösterir. Kasim 1932 seçimlerinden sonra NSDAP bunalimi, partinin önemli oy kaybi; parlamentonun sorusturma açtigi ve imparatorlugun basindaki Hindenburg üzerinde bir baski unsuru olan “Dogu Yardimi Skandali”, dolayisiyla Hitler’in basbakanlik için uygun görülmesi; 27 Subat 1933’teki Reichstag (parlamento binasi) Yangini ve bu yangin dolayisiyla Eylül’den Aralik 1933’e kadar süren Reichstag Yangini Durusmasi ve Mart 1938’de Avusturya’nin Almanya’ya ilhaki. Oyunda Chicago Almanya’yi, Cicero Avusturya’yi, Dogsborough figürü Hindenburg’u, Giri Göring’i, Roma Röhm’ü ve Arturo Ui Hitler’i temsil etmektedir.
Brecht oyuna dair yazilarinda: “Ui, bir ögreti oyunudur, büyük tarihsel katillere olan hayranlik tehlikesini yikmak niyetiyle yazilmistir. Çevre özellikle dar tutulmustur: Bu çevre, devlet, sanayiciler, asalak soylular ve burjuvalar ile sinirlandirilarak daraltilmistir. Oyun hiçbir zaman, otuzlu yillarin tarihsel kesitinin bütününü ve temellerini vermek için yazilmamistir.” demistir.
1947 yilinda Dogu Almanya’ya dönene dek sürgün yillarinda Brecht’in yapitlari çok az sahnelendi. Ancak bu tarihten itibaren bütün dünyada inanilmaz ölçüde önem kazanmaya basladi.
1949 yilinin Eylül ayinda Brecht, tiyatrosu Berliner Ensemble’i esi Helene Weigel ile birlikte kurdu. Bu tiyatro günümüze dek Avrupa tiyatrosuna yön vermis; gerek sahneleme, oyunculuk ve gerekse ideolojik açidan en çarpici oyunlarin mekani olmustur.
Brecht 14 Agustos 1956’da ölümüne dek pek çok oyununu kendi tiyatrosunda sahnelemistir. Ölümünden sonra tiyatronun basina esi Helene Weigel geçmistir.
Bertolt Brecht Dogu Alman vatandasi olmayi reddetmis ve Isviçre pasaportuyla yasama veda etmistir.
Rahat Yasamak...
Yazarlar, insana, durduklari yere ve tarihe yeniden bakmalarini saglayacak bir alan, küçük de olsa isikli bir yol açmali. Spekülasyonlarla, emperyalist yayilim kavgalariyla, savaslarla bozbulanik hale getirilmis günümüz dünyasinda, bu bir gereklilik. Insanin kendi özel yasamaninin, kendi iradesi disinda olusan maddi ve manevi yikimlarinin, yolunu kaybetmesinin nedenlerinin nerelerde olabileceginin yanitlarini aramasina yardim etmeli; en azindan sorular olusturabilmeli. Edebiyatin bu essiz gücünü, daha da güçlendirerek aktarabilecek tiyatro sahnesinden yazar pesine düstügümüzde, karsimiza gene Bertolt Brecht çikiyor. Nasil oluyor da, yarim yüzyil öncesi bir yazarin kaleminden çikmis olan yapitlar, günümüz dünyasi sorunlariyla böylesine güzel ve sasirtici bir biçimde örtüsebiliyor? Sorunlar mi degismedi? Yoksa insanlik tarihi kendini yineleyen bir kader dizgesi mi?
Kapitalizmin yöntemleri, vahsi kapitalizme devrilmekten öte hiç degismedi. Savaslar, fasist dönemeçler vc özellikle sistemi ayakta tutacak kesim olan küçük burjuvaya dayatilan ahlak ögretisi, giderek keskinleserek kendini yinelemekte. Her türlü ahlaki sorumlulugun parayla satin alinir hale getirildigi, kutsal degerlerin, din ve inancin pazarlandigi, ben merkezci bu ahlak ögretisi, sistemin dayandigi temel. Varolusu ve yikilisi bu temelin gücüyle dogru orantili.
Tiyatro Pera’da sahnelenen her oyun, söylenmesi gerekli “söz”ün önderliginde yeni bir estetik arayisini da birlikte getirir. Savas, fasizm ve çarpik ahlak dayatmasi temalari çerçevesinde Brecht’in oyunlarindan ve “Fasizm Üzerine Yazilar”indan yaptigim bir seçki, bu kez bizi kabare dünyasinin isiltili estetigi ile bulusturdu. Müzikli, dansli, eglenceli kabare görüntüsünün isiltilari, vahsi kapitalist sistemin göz boyayan görünümü gibi.
Müzik, Tiyatro Pera’nin her oyununda çok önemli bir rol üstlenir. Bu kez
bir orkestra ile çikiyoruz izleyicimizin karsisina. Müzikteki uzmanlik alanlarini, yaraticiliklari ve uzun süreli emekleriyle tiyatro sanatiyla bulusturan, basta Ezgi Kasapoglu olmak üzere tüm müzisyen dostlarim, tiyatromuzun varolusunu güçlendirmekte.
Aydinlik bir dünyada, gelecegi karartmadan, bedelini kimselere ödetmeyecegimiz “rahat bir yasam” hepimizin özlemi.
Nesrin Kazankaya
Tiyatro Pera Sanat Yönetmeni
|
|
Video Eklenmedi
|
Foto Galeri | |